Cumhurbaşkanı Tatar: Ortak zemin yoksa müzakerelere adım atmak süre kaybıdır
14 Eylül tarihinde kaleme aldığımız ‘İlaç vurgunu bir başlangıç olsun’ başlıklı köşe yazımızın son cümlesi aynen şöyleydi:
“Bu ülkenin artık adil ve doğru yönetime ihtiyacı vardır.. İşte fırsat, ilaçtan başlayıp bunu birçok noktaya sirayet ettirelim ve toplumda yok olup giden hakkaniyet duygusunu tekrardan yeşertelim..”
Emek harcama Bakanlığı’na atandıktan sonrasında dosyayı polise ve dolayısıyla da yargıya ulaştırmada büyük bir önderlik gösteren Sadık Gardiyanoğlu’nun paylaşımına da dikkat çekmiştim 14 Eylül’deki yazıda.. Ne diyordu Sayın Bakan?
“Bu iş nereye kadar uzanırsa uzansın ve kimin başı yanacaksa yansın sonuna kadar takip edeni olacağımdan kimsenin şüphesi olmasın.”
Elbet bu iddialı cümleleri Başbakan Ünal Üstel’den almış olduğu cesaretle kurdu Sadık kardeşim…
Tutuklama haberlerinin peş peşe yayımlanmasıyla pesimist bir yaklaşım sergileyen ve “Ne olacak canım kapanır gider bu iş” diyerek bana bakılırsa bu oldukça mühim yolsuzluk soruşturmasını küçümseyen kesimlere direnme bu yol yürünmelidir..
Görünen o ki; yürünüyor da! Kulaklarımıza öyleki adlar geliyor ki; işte bu adların yargı önüne çıkması durumunda bu pesimist yaklaşım yerle yeksan olacaktır diye düşünüyorum!
Bu ülkede “Yapanın yanında kalır” düşüncesinin değişmeye başlaması mühim bir değişimin başlaması anlamı taşır! Zira cemiyet artık hakkaniyet mekanizmasının işlediği bir ülke görmek istiyor..
Latife değil… Yoksul fukaranın ilaç parasına göz dikenlerin, hepimizin vergileriyle ortaya çıkan parayı haksız kazançlara çevirenlerin adı, title’ı ne olursa olsun mahkeme önüne çıkması bu ülkede sürerdurum dediğimiz o yapıya ciddi bir darbe vuracaktır!..
Minik bir toplumuz.. O nedenle hepimiz birbiriyle eş dost akrabadır ve bu tip işlerde yol almak oldukça zor olsa gerek. İşte politika burada devreye girmeliydi.. Senelerdir girmedi, ilk kez isimlere bakılmadan devleti çalanlardan hesap sorulması sonucu alındı.. Birçok isim var, bu kişilerden belirli bir kısmı kim bilir suçsuzdur.. Soruşturma ilerledikçe bu ortaya çıkacaktır, yeni adlar soruşturmaya eklenecektir.. Uzun bir sürecin başındayız..
Burada her insana büyük görevler düşüyor.. Siyasetçiler, eş dost akraba sebebiyle baskı altına alınacaktır.. İsimler ortaya çıktıkça “aman duyulmasın” diyerek medya da tesir altına alınmak istenecektir… Eğer kabahat tespit edilmişse yargı dahi etkilenmek istenecektir..
Bu ada yarısında yaşayan insanoğlu mevcut gidişatın değiştiğini görmek istiyor.. İşte fırsat!… Ne siyasetçisi, ne basını, ne yargısı geri adım atmayacak ve süreç sonuna kadar devam ettirilecek.. Yapılması ihtiyaç duyulan budur.. Fakat tersi olur ve toplumda infial yaratan bu mevzu rahat cezalarla kapanır giderse; işte o süre aslına bakarsanız ciddi bir halde varlığımızı tehdit eden “bizlerden bir şey olmaz” vurgusu pekişecek, devlete inanç bir o denli daha bölgelere düşecektir!.
Oysa ihtiyacımız olan tam tersidir… Artık devlet vatandaşını korumuş olan, kollayan bir yapı bulunduğunu göstermelidir. Bunun için de başta Sayın Başbakan Ünal Üstel olmak suretiyle kabinede vazife meydana getiren bakanlar ve Meclis’teki bilhassa hükümet milletvekillerini oldukça mühim bir süreç beklemektedir.
Şimdiden toplumsal medyada yurttaş soruyor…
“KIB-TEK yolsuzlukları ne olacak? Ya o şaibeli ihaleler? Tapu alemleri? Kaçak işler? Kayıt dışı dönen milyonlar?” ve benzeri onlarca sual işareti… Zira kim ne derse desin; hepimiz biliyor “devleti çalmaya alışık” bir cemiyet var!.. Bu noktaya gelmesinin sebebi de yapanın yanına kalmasıdır!.. Açık ve net…
Madem Emek harcama Bakanlığı özelinde ‘reçete skandalı’ ortaya çıkarıldı, o süre ihale mafyalarını, yolsuzluk çetelerini, kara para transferlerinden, kayıt dışı işlere kadar ortaya çıkaracak onlarca dosya bulunduğunu göz ardı edemeyiz!
‘Düzmece reçete’ skandalında tüm bu sindirme faaliyetlerine karşın devlet kesin durur ve gereği yapılırsa yukarda bahsettiğim ve daha çokçalarının sıralanabileceği öteki yolsuzluk ve usulsüzlükler de gündeme gelecektir.
Takipteyiz!…