[ad_1]
Lefkoşa Surlariçi bölgesi son yıllarda gözle görünür bir canlanmaya tanıklık ediyor. Bir zamanlar Lefkoşa’nın en gözde bölgesi olan, seneler içinde kaderine terkedilen bu bölge, genç girişimcilerin yatırımlarıyla tekrardan yaşam buluyor.
Bu yatırımcılardan, Çetinkaya Sahası’nın derhal üstündeki sokakta bulunan Zahra 11’in kurucusu Can Yeşilada, Arabahmet Camii’nin yanında oluşturulan Djumba Hotel & Cafe’nin kurucusu Orhan Erönen ve Arasta’nın girişinde yer edinen Cafe No:3’ün kurucusu Özgül Uçkaç Çırakoğlu’yla bölgeye yatırım halletmeye iyi mi karar verdiklerini, bu süreçte nelerle karşılaştıklarını, yaptıkları yatırımlardan bekledikleri neticeleri alıp alamadıklarını ve bölge için öngörülerini konuştuk.
Surlariçi’nin geleceği için ümitli olduklarını söyleyen yatırımcılar, bürokratik engellerin süreci zorlaştırdığını sadece yaptıkları yatırımın karşılığını aldıklarını söyledi.
SORU: “BU YATIRIMI YAPMAYA NASIL KARAR VERDİNİZ?”
CAN YEŞİLADA: “Aslen avukatlık icra ediyorum. Babam vefat etmeden ilkin bu binayı satın aldı. O vakit onunla beraber avukatlık yapıyordum ve binanın ikinci katı ofisimizdi, alt kat boştu. Önceki mal sahibi de binaya oldukca iyi bakmamıştı. Ben de aşağıyı kendim becerebildiğim kadar küçük küçük restore etmeye başladım. Yan binada İtalyan bir komşum var, evini 30 senedir devamlı restore ediyor. O da yardım etti. İki-üç odayı kısa zamanda iyi noktaya getirdim. Doğal ev yığma taş ve herhangi bir güçlendirme gerekmedi. Bu yüzden restorasyonların hepsi estetikti. Öte taraftan ben eski malzemelere meraklı olduğum için değişik yerlerden bulduğum materyalleri, masaları, pencereleri elden geçirip buraya yerleştirmeye başladım. Sonrasında arkadaşların ve babamın da cesaretlendirmesiyle burayı açtık…”
ORHAN ERÖNEN: “Surlariçi’nde iş yapmak hep aklımdaydı. Otel’in bulunmuş olduğu arsa, babamın doğup büyümüş olduğu evin olduğu arsa. Burada 1905 yapımı bir ev vardı. Babam o evde dünyaya geldi. Üst katı tamamen cumba olan ender örneklerdendi. 1985’te bina onarım edilemeyecek noktaya erişince istemeyerek de olsa yıkıldı ve arsa olarak kaldı. Bu arsayı bir halde değerlendiririz diye düşünmüştüm fakat ne yapabilecğeimizi bilmiyordum. Ta ki kısa dönem gezinsel konaklama işine (Airbnb) girip orada edinim kazanana kadar. Airbnb’nin getirmiş olduğu öngörüyle burada bu şekilde bir yatırımın oldukca iyi olacağına, buranın en iyi kullanım şeklinin otel kafe konsepti olacağına karar verdim.”
ÖZGÜL UÇKAÇ ÇIRAKOĞLU: “İşsiz olduğum bir dönemdi. Doğumdan sonrasında evde oturup 4 yıl bebek baktım. O dört yıl içinde ne yapabileceğimi düşünürken kafe açmaya karar verdim. Yatırımı halletmeye karar verdiğimizde bilhassa Surlariçi’nde oturup kahve içilebilecek bir mekanın eksikliği vardı. Olmayan bir şeyi yaratmak istedik. Kitap kafe konseptiyle yola çıktık.”
SORU: “YATIRIM SÜRECİNDE NELER YAŞADINIZ?”
CAN YEŞİLADA: “Devlet bürokrasisi bezdirici bir noktada, sıhhatli iletişimde sıkıntılar var, fakat uğraşmaya hazırsanız hepimiz de işini halletmeye hazırdır.”
ORHAN ERÖNEN: “Devlet bürokrasisi büyük zorluklar yarattı. Bir yıla yakın bir müracaat onay izin periyodu geçirdik. Burayı bir tek ruhsatlandırmak bile bayağı uzun sürdü. Proje Eski Eserler Dairesi ve Anıtlar Yüksek Kurulunda oldukca bekledi. Yeni bir bina olduğundan üstünde oldukca durdular projeyi değiştirdiler. Süreç ustalaşmış standartlara nazaran oldukca uzadı fakat bu ülkede bu iş bu şekilde yürüyor. Bunun da farkındaydım…”
ÖZGÜL UÇKAÇ ÇIRAKOĞLU: “İzinlerde güçlük yaşadık. Bu kadar ufak bir mekanın yapılması bir buçuk yıl sürdü bu yüzden. Sanayinin olmaması, üretimin olmaması da bizi zorladı. Ona karşın her şeyi Kıbrıs’ta yaptırdık.”
Orhan Erönen
SORU: “YATIRIMINIZ BEKLEDİĞİNİZ SONUÇLARI VERDİ Mİ? MALİ OLARAK BEKLENTİNİZİ KARŞILADI MI?”
CAN YEŞİLADA: “Kahve işi avukatlığa nazaran daha oldukca zaman alan, daha keyifli, fakat getirisi de avukatlık kadar iyi olmayan bir iş. Buralarda kazanılan paralar sınırlıdır. Sizi müşkül duruma sokmaz fakat yukarı da çekmez. Benim yegane hedefim binanın canlanmasıydı şimdiye kadar da bunu başardığımı düşünüyorum. Aslına bakarsan kazandığım parayı da binanın restorasyonuna harcıyorum. Şimdiye kadar bazı noktalarda sorun yaşasak da keyifli ve güzel gidiyor…”
ORHAN ERÖNEN: “Kesinlikle. Airbnb’den edindiğim birikim ve insanların beni orada tanımasından gelen rezervasyonlar var. Bunun üstüne booking.com’un da bayağı yardımı oldu. Bu sayede ilk aylarda benim bile beklemediğim bir doluluk oldu.”
ÖZGÜL UÇKAÇ ÇIRAKOĞLU: “Bence oldukca mantıklı bir yatırımdı.”
Özgül Uçkaç
SORU: “BÖLGE İÇİN ÖNGÖRÜNÜZ NE? SİZCE BÖLGE YATIRIMLAR AÇISINDAN DOYUMA ULAŞTI MI?”
CAN YEŞİLADA: “Arabahmet bölgesi yatırıma doymadı fakat yatırım yaparken bölgenin kimliğini de yitirmemek gerek. Yatırım mantığı kar etme üzerinedir. Kar hırsıyla buraya giren biri buralara zarar da verebilir. Etik değerlerle hareket edilmesi lazım. Buraların gelişmesini esas hızlandıracak olan şeyse Baf Kapısı’nın açılmasıdır.”
ORHAN ERÖNEN: “Bölge bölge oluyor yatırımlar. Lokmacı civarı oldukca güzel yatırımlar oldu daha ne kadar olabilir bilmiyorum. Arabahmet bölgesi birazcık daha yerleşim alanı olarak kaldı. Bunun sebeplerinden biri de Cenup’e oluşturulan sınır kapısı olmaması. Burası o yüzden yatırım çekmiyor. Ben bölgede daha çok butik otel ve kafe olmasını isterim. Surlariçi’nin geleceği için oldukca umutluyum bence yatırımlar olmaya devam edecek. Fakat bu yatırımların planlı olması mühim.”
ÖZGÜL UÇKAÇ ÇIRAKOĞLU: “Bence Surlariçi oldukca güzel butik otellerin kafelerin olduğu bir yer olacak. Fakat bakım gerekiyor. Bir iki noktaya bakmak da kafi değil, Surlariçi’nin geneli için bir düzenlemeye gerekseme var. Yaya yolları yapılmalı, seviye getirilmeli. Binaların en azından dış cepheleri düzenlenmeli. Ya bölgeye haiz çıkılmalı ya da her insanın kendi binasına bakması mecburi hale getirilmeli.”
Can Yeşilada
[ad_2]
Kaynak: halkinsesikibris Haber Sitesi