Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Birleşmiş Milletler Genel Kurul Salonu’nda BM’nin 78’inci Genel Kurulu görüşmelerinde katılımcılara hitap etti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Doğu Akdeniz’in sulh, refah ve istikrarın egemen olduğu coğrafyaya dönüşebilmesi sadece tüm tarafların hak ve hukukuna saygı gösterilmesiyle mümkündür. Bizim kimsenin hakkında gözümüz yoktur. Kimsenin de haklarımızı yok saymasına müsaade etmiyoruz, etmeyeceğiz” ifadelerini kullandı.
Kıbrıs meselesinin ortaya çıkmasının 60. yıl dönümünde olunduğunu belirten Erdoğan, “Kıbrıs Türk tarafı Kıbrıs meselesinde adil, kalıcı ve sürdürülebilir bir çözüm bulunması için daima samimi çaba göstermiştir” dedi.
Erdoğan, “Bu çözümün artık federasyon modeli temelinde gerçekleşemeyeceği her insanın kabul etmiş olduğu bir gerçektir. Internasyonal toplumu bunu kabullenerek Şimal Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin bağımsızlığını tanımaya bu ülke ile diplomatik, siyasal ve ekonomik bağlar kurmaya çağrı ediyoruz. Adadaki Birleşmiş Milletler Sulh Gücü’nden de sergilemekle yükümlü olduğu tarafsızlığa titizlikle riyaet etmesini bekliyoruz. Aslına bakarsan itibarı zedelenen bu gücün Kıbrıs’ta yeni bir saygınlık kaybıyla karşı karşıya kalmasını istemeyiz” açıklamasını yapmış oldu.
Pile-Yiğitler Yolu gerginliği… “Guterres’in yeni çağrısına ehemmiyet veriyoruz”
‘Reçete vurgunu’ soruşturmasında 7 şahıs daha tutuklandı!
Pile-Yiğitler Yolu projesi sebebiyle yaşanmış olan gerginliğe de dikkat çeken Erdoğan, “Genel Yazman Sayın Guterres’in geçtiğimiz günlerde yapmış olduğu 2. Dünya Savaşı sonrası kurulan kurumların bugünün dünyasını yansıtmadığı tespitine ikimiz de katılıyoruz. Bu tespit bizim dünya 5’ten büyüktür çağrımızı ifade ediyor. Güvenlik Konseyi artık dünya güvenliğinin teminatı olmaktan çıkmış 5 ülkenin siyasal stratejilerinin çarpışma alanı haline gelmiştir. Kıbrıs’ta yaşanmış olan son hadiseleri bu işi boşalmış hakkaniyet ve itimat telkin etmeyen kurumsal yapının bir tezahürü olarak değerlendiriyoruz. Sulh ve istikrarın güçlendirilmesine yönelik sayısız insiyatife öncülük etmiş bir ülke olarak Sayın Guterres’in sulh için yeni gündem oluşturulması çağrısına ehemmiyet veriyoruz” diye konuştu.
“Karabağ Azerbaycan toprağıdır”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasında şunları kaydetti:
“Itimat ve Dayanışma içerikli bir temayla toplanan 78. Genel Kurul’un tüm insanlık için hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum. Dünyamızın geleceği mevzusunda geçtiğimiz yıl burada yaptığımız değerlendirmelere kıyasla daha iyimser bir tablo çizmek maalesef mümkün değildir. Karşımızdaki fotoğraf küresel ölçekte giderek daha çok daha karmaşık, daha tehlikeli sınamalarla karşı karşıya olduğumuz gösteriyor. Kendi ülkemin güneyinde, kuzeyinde, doğusunda ve batısında pek oldukca çatışma, cenk, insani kriz, siyasal çekişme ve toplumsal gerilim yaşanıyor.
Küresel ekonomik sorunlarla birleşerek devamlı büyüyen bu sınamalarla baş etmek her geçen gün daha da zorlaşıyor. Avrupa’nın doğu sınırlarında yaşanmış olan cenk yol açmış olduğu insani trajediye ilave olarak ekonomiden güvenliğe, enerjiden besin güvenliğine her alanda ciddi problemler ortaya çıkardı. Suriye ile Şimal Afrika bölgesinde vekalet savaşlarının aracı haline dönüştürülen terörizm kırılganlığı hızla artan internasyonal güvenlik iklimine onarılamaz zararlar veriyor. Küresel güçlerin ihtiraslarını kullanarak büyüyen terör örgütlerinin etkinlik alanları teknolojik gelişmeler ile kötüleşen sosya ekonomik şartlardan da istifade ile adeta bir salgın benzer biçimde geniş coğrafyalara yaygınlaşıyor. Yabancı karşıtlığı, ırkçılık ve İslam düşmanlığının yeni bir krize dönüşme emareleri son bir senedir kaygı verici boyutlara ulaştı. Dünyanın hangi köşesinde yaşarsak yaşayalım iklim değişikliği ve buna bağlı naturel afetler artık günlük hayatımızın bir gerçeği haline gelmiştir.
Türkiye 6 Şubat 2023 sabahı gerek büyüklüğü gerek etkilediği alan itibarıyla Sayın Genel Sekreterin ifadesi ile yüzyılın en büyük naturel afetlerinden biriyle karşı karşıya kaldık. Birleşmiş Milletler dahil internasyonal toplumun yardım çağrımıza ivedilikle verdiği cevabın samimiyetini, fedakarca sergilenen çabaları ve ülkemize sağlanan eli açık desteği unutmamız mümkün değildir. 50 binden fazla insanını kaybetmiş olduğu, 850 bin yapının kullanılamaz hale geldiği milyonlarca insanı barındıran şehirlerin adeta yerle yeksan olduğu bu kara günde ülkemize gösterilen dostluk bizlek için mühim bir teselli deposudur. Dünyanın 100’ü aşkın ülkesinden yardım çağrımıza destek veren tüm dostlarımıza ülkem ve milletim adına teşekkür ediyorum.
Depremin yaralarını sarmak, şehirlerimizi bir an ilkin ayağa kaldırmak için çalışmalarımızı yoğun bir halde sürdürüyoruz. Bir kaç gün ilkin de kuvvetli zamanı bağlarımızın bulunmuş olduğu Libya fırtına ve selin yol açmış olduğu ağır yıkımlara ve can kayıplarına maruz kaldı. Felaketin arkasından Türkiye olarak on bini aşkın insanoğlunun yaşamını kaybetmiş olduğu, binlerce kişiden hala haber alınamadığı Libya’ya yardım için derhal harekete geçtik. İlk etapta 3 vapur ve 3 uçakla 567 personelin yanı sıra yüzlerce araçtan, binlerce ton iaşe, barınma ve sıhhi malzemeden oluşan yardımları bu ülkeye yolladık. Sivil cemiyet kuruluşlarımız da kendi imkanlarıyla bölgedeki çalışmalara katılıyor. Dünyada nerede bir mağdur, bir mazlum var ise yanında yer edinen ülke olarak Libyalı kardeşlerimizi de yalnız bırakmadık, bırakmayacağız. Dost ve kardeş ülkelerin de Libya halkına yardım için seferber olacağına inanıyorum. Ülkemiz benzer biçimde şiddetli bir depremle sarsılan Faslı kardeşlerimize de geçmiş olsun dileklerimi buradan iletiyorum.
Genel kurulun bu yılki temasının Türkiye’nin hedefleriyle bire bir örtüştüğünü görmekten sevinç duyuyoruz. Cumhuriyetimizin 100. senesinde hayata geçirmeye başladığımız Türkiye Yüzyılı vizyonumuz bu örtüşmenin en somut ifadesidir. Küresel adaletsizlikleri ortadan kaldıran, ekonomik eşitsizliklerin üstüne giden, sulh, güvenlik, istikrar ve refah üreten, etkili, kapsayıcı ve insanlığı kucaklayıcı velhasıl tüm insanlığın hayrına bir internasyonal sistemin tesisi çağrımız giderek daha oldukca yankı buluyor. Genel Yazman Sayın Guterres’in geçtiğimiz günlerde yapmış olduğu 2. Dünya Savaşı sonrası kurulan kurumların bugünün dünyasını yansıtmadığı tespitine ikimiz de katılıyoruz. Bu tespit bizim dünya 5’ten büyüktür çağrımızı ifade ediyor. Güvenlik Konseyi artık dünya güvenliğinin teminatı olmaktan çıkmış 5 ülkenin siyasal stratejilerinin çarpışma alanı haline gelmiştir.
Kıbrıs’ta yaşanmış olan son hadiseleri bu işi boşalmış hakkaniyet ve itimat telkin etmeyen kurumsal yapının bir tezahürü olarak değerlendiriyoruz. Sulh ve istikrarın güçlendirilmesine yönelik sayısız insiyatife öncülük etmiş bir ülke olarak Sayın Guterres’in sulh için yeni gündem oluşturulması çağrısına ehemmiyet veriyoruz. Bu anlayışla Rusya-Ukrayna savaşının başından beri savaşın kazananı barışın kaybedeni olmaz tezi ile hem Rus hem Ukraynalı dostlarımızı masada tutmaya çaba ediyoruz. Savaşın Ukrayna’nın bağımsızlığı ve toprak bütünlüğü temelinde dış ilişkiler ve diyalog ile sona erdirilmesine yönelik çabalarımızı artırarak sürdüreceğiz.
Birleşmiş Milletler ile beraber başlattığımız Karadeniz Girişimi ile dünya piyasalarına 33 milyon ton tahıl ürünü sevk edilmesini sağlayarak, küresel açlık krizi tehlikesinin önüne geçtik. Kişisel gayretlerimiz neticesinde girişim 3 kez uzatıldı. Sadece girişimin 17 Temmuz itibarıyla çıkmaza girmesi dünyayı yeni bir kriz ile karşı karşıya bıraktı. Küresel açlık tehlikesi ile karşı karşıya bulunan coğrafyalara uzanan bu insani köprünün bir halde idamesi için temaslarımız sürüyor. Ilk olarak 1 milyon tahılın Afrika ülkelerine sevkini öngören planı bu bakımdan önemsiyoruz. Hedefimiz çevremizdeki çatışma ve ihtilaflar karşısında dünya barışına ve refahına mümkün olan en büyük katkıları sunmaktır.
Artık 13’üncü yılına giren Suriye’deki insani trajedi köken ve inanç fark etmeksizin bölgedeki her insanın yaşam şartlarını daha da zorlaştırıyor. Suriye’nin hem siyasal birliğini hem toplumsal bütünlüğünü hem de ekonomik yapısını tehdit eden gelişmelere karşı ilkeli, yapıcı ve adil tutum ortaya koyan yegane ülke konumundayız. Güneyimizdeki krizin halkın meşru beklentilerini karşılayacak kapsamlı, kalıcı ve sürdürülebilir bir çözümle sona erdirilmesi giderek daha mühim hale geliyor. Devletimizde 14 milyon insanımızı etkileyen 6 Şubat depremlerinin yıkıcı tesiri Suriye’de de kendini göstermiştir. Bilhassa kuzeybatı Suriye’de aslına bakarsanız sıkıntılı olan insani durum daha da kötüleşmiştir.
Tam da bu şekilde bir dönemde Birleşmiş Milletler’in bölgedeki sınır ötesi insani yardım operasyonunun kesintiye uğraması talihsiz bir gelişmedir. Türkiye olarak Suriye’nin kuzeyinde zor şartlarda yaşam mücadelesi veren 4 milyonu aşkın insanı normal olarak kaderine terk etmeyeceğiz. Sınırlarımız ötesinde inşasına öncülük ettiğimiz konutlar tamamlandıkça sığınmacıların buralara geri dönüşü hızlanacaktır. Sadece Suriye’nin toprak bütünlüğü ve siyasal birliğine en büyük tehdit bu ülke üstünde hesabı olan güçlerin güdümündeki terör örgütlerine verilen açık destektir. Bir taraftan PKK/PYD terör örgütünün öteki taraftan mezhep ayrışması üstünden organize edilen köktencilik gurupların cenderesi altında bunalan Suriye halkı isyan noktasına gelmiştir. Nitekim son dönemde bunun çeşitli neticeleri ortaya çıkmaya başladı.
Bir öteki komşumuz Irak’ta karşı karşıya olduğu iç ve dış sınamaları aşmak için samimi bir çaba içindedir. Biz Irak’ın siyasal birliğini, toprak bütünlüğünü tekrardan bayındır çalışmalarını tahkim eden ülkeyi oluşturan unsurlar içinde fark gözetmeyen bir anlayışla hareket ediyoruz. Bölge ülkeleri olarak hayata geçireceğimiz kalkınma yolu projesi ile inşallah bölgesel entegrasyonu daha da güçlendireceğiz. Bölgede her başları sıkıştığında DEAŞ bahanesine sarılanların oyunları artık ifşa olmuştur. DEAŞ ile fiilen en büyük mücadeleyi vermiş bu örgüte en büyük kayıpları yaşatmış ve probleminin önündeki arkasındaki gerçekleri oldukca iyi bilen bir ülke lideri olarak açık konuşmak isterim.
Suriye ve Irak başta olmak suretiyle Orta Doğu, Şimal Afrika ve Sael’de kendi siyasal ve ekonomik çıkarları için DEAŞ ve benzeri örgütleri paravan olarak kullananların riyakarlıklarından bıktık usandık. Bu bölgelerdeki tehdit yalnız DEAŞ değildir. Aslolan tehdit vekalet savaşlarının aracı olarak kullanılmak suretiyle beslenen, palazlandırılan terör örgütleridir. Paramiliter guruplardır, paralı askerlerdir ve kim daha çok para verirse onlara çalışan kimi mahalli unsurlardır. Karşımızdaki bu gerçeğe karşın sırf kendi siyasal ve ekonomik çıkarları için terör örgütleri ile çalışmaya devam eden ülkelerin terörden ve bununla bağlantılı sorunlardan yakınma etmeye hakkı yoktur.
Bu şekilde bir dünyada ister çatışma bölgesinin derhal yanında yer alsın ister oldukca uzakta okyanuslarla çevrilmiş bir karada yaşasın asla kimse güvende değildir. İşte bunun için diyoruz ki Birleşmiş Milletler’in öncülüğünde dünyanın güvenliğini, huzurunu, refahını sağlamakla görevli kurumları hızla tekrardan yapılandırmalıyız. Coğrafyası ile ve demografisi ile dünyadaki tüm kökenleri, inançları, kültürleri temsil kabiliyetine haiz bir küresel yönetim mimarisi inşa etmeliyiz. Netice olarak tüm kalbimizle bir kez daha diyoruz ki dünya 5’ten büyüktür daha adil bir dünya mümkündür.
Kıymetli delegeler şimdi de kendi bölgemizden başlayarak çeşitli mesele alanlarına ilişkin ülkemin yaklaşımlarını sizlerle özetlemek gerekirse paylaşmak isterim. Doğu Akdeniz’in sulh, refah ve istikrarın egemen olduğu coğrafyaya dönüşebilmesi sadece tüm tarafların hak ve hukukuna saygı gösterilmesiyle mümkündür. Bizim kimsenin hakkında gözümüz yoktur. Kimsenin de haklarımızı yok saymasına müsaade etmiyoruz, etmeyeceğiz. Kıbrıs meselesinin ortaya çıkmasının 60. yıl dönümündeyiz. Kıbrıs Türk tarafı Kıbrıs meselesinde adil, kalıcı ve sürdürülebilir bir çözüm bulunması için daima samimi çaba göstermiştir.
Bu çözümün artık federasyon modeli temelinde gerçekleşemeyeceği her insanın kabul etmiş olduğu bir gerçektir. Internasyonal toplumu bunu kabullenerek Şimal Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin bağımsızlığını tanımaya bu ülke ile diplomatik, siyasal ve ekonomik bağlar kurmaya çağrı ediyoruz. Adadaki Birleşmiş Milletler Sulh Gücü’nden de sergilemekle yükümlü olduğu tarafsızlığa titizlikle riyaet etmesini bekliyoruz. Aslına bakarsan itibarı zedelenen bu gücün Kıbrıs’ta yeni bir saygınlık kaybıyla karşı karşıya kalmasını istemeyiz.
Köklü zamanı ve gönül bağlarına haiz bulunduğumuz Yemen’deki durum bizi derinden yaralamaktadır. Bu probleminin en kısa sürede Yemen’in ulusal birliği ve toprak bütünlüğü içinde çözüme kavuşturulması en büyük temennimizdir. Mısır ile bir süre durağan seyreden ilişkilerimizi her alanda geliştirmeye başladığımız bir döneme girdik.
Cenup Kafkasya’da barışın, huzurun ve iş birliğinin tesisi yolunda önümüzde zamanı bir fırsat bulunuyor. Bu fırsatı değerlendirmek için Ermenistan ile iyi komşuluk ilişkilerini ve tam normalleşmeyi hedefleyen bir süreç başlattık. Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki görüşme sürecini başından beri destekledik. Sadece Ermenistan’ın bu zamanı fırsatı yeterince değerlendiremediğini görüyoruz. Ermenistan’ın başta Zengezer Koridoru’nun açılması olmak suretiyle verdiği sözleri yerine getirmesini bekliyoruz. Artık her insanın kabul etmiş olduğu benzer biçimde Karabağ Azerbaycan toprağıdır. Bunun haricinde bir statünün dayatılması asla kabul edilmeyecektir. Ermeniler dahil her insanın Azerbaycan topraklarında sulh içinde yan yana yaşaması öncelikli hedefimiz olmalıdır. Tek millet iki devlet şiarı ile hareket ettiğimiz Azerbaycan’ın toprak bütünlüğünü korunma yönünde attığı adımları destekliyoruz. “