2024 Mali Yılı Bütçesi’nin Cumhuriyet Meclisi’nde görüşülmesi esnasında UBP Genel Sekreteri Milletvekili Oğuzhan Hasipoğlu, CTP”nin 7 milletvekilinden sonrasında söz alarak, Federasyon tezi ve Kıbrıs mevzusunda açıklamalarda bulunarak, hepsine tek tek yanıt verdi.

Gazimağusa Suriçi’nde “Mağusa Kent Müzesi” kurulması için protokol imzalandı

Gazimağusa Suriçi’nde “Mağusa Şehir Müzesi” kurulması için protokol imzalandı

“Sayın Cumhurbaşkanı”nı internasyonal temas yapmamakla suçlayan karşıcılık bilmelidir ki, gerek Avrupa”nın üst düzey diplomatları ve siyasileri ile, gerekse Türk Devletleri Teşkilatı”nın (TDT)“ en üst düzeyi ile görüşmeler gerçekleşmiştir. Azerbaycan ve Kırgızıistan Cumhurbaşkanları ile görüşüp,  TDT”nin Başkanlar düzeyindeki toplantılarına iştirak etmiştir. Azerbaycan Cumhurbaşkanı KKTC Bayrağı daima vatanımızda dalgalanacaktır dedi. Bu açıklamayı dahi takdir eden tek bir izahat CTP”den gelmedi. Maalesef bizi ayrılıkçı olarak tanımladırlar. Egemenliğimizin kabulüne dahi tahammül edemiyorlar” dedi

 Bunca yaşadıkları hayal kırıklarına karşın, CTP’nin maalesef AKEL ile ortaklık içinde Federasyonu Tek Alternatif çözüm modeli olarak görmeye devam ettiğine işaret eden Hasipoğlu şöyleki devam etti:

“Bu durum GKRY’ye aslen büyük bir rahatlık vermekte, onlara konfor alanı yaratmaktadır. Kıbrıslı Türklerin benimle anlaşmaktan başka çaresi yoktur anlayışını onlarda hakim kılmaktadır. Umarsızlık üstüne bir politika anlayışını asla Kabul etmiyortuz. Umar vardır, bu da kendi kendimizi yönetme irademize haiz çıkarak, iki devletli çözüm politikasına haiz çıkmaktır. Kıbrıs mevzusunda uzlaşmaz tarafın Rum liderliği bulunduğunu bilmesine karşın karşı tarafı suçlayacağına , bizim TDT’ye üye olmamızı dahi sahiplenemiyorlar. Bizi ayrılıkçı siyaset izlemekle suçluyorlar. 

Rum liderliği Sayın Erhürman’ın söylediği şeklinde Crans Montana’da bir tek bizim siyasal eşitliğimize karşı çıkmadı.
Anastasiads bugünkü Rum önder Hristoduludis’in de yanına alarak  yönetime etkin katılımımıza da karşı çıktı ve “hidrokarbon mevzusunda bunun internasyonal deniz hukuku prensipleri tahtında iyi mi paylaşacağımızı sorguladığımızda ve bu mevzuda bir tavsiye yaptığımızda, bunu kendi egemenlik haklarına saldırı olarak nitelendirdiler. İşte aslına bakarsanız ikimiz de tam da bu örnekte olduğu şeklinde, “egemen eşitlik” diyoruz ve çözümün de temeli bulunduğunu söylüyoruz.”

Rumların, Türklerin onayını mı almak zorunda olacağız? Olmaz bu şekilde bir yönetim. Devlet işlemez hale gelir” dediklerini, Rum önder’in Crans Montana’da ısrarla Türkiye’nin etkin ve fiili garantörlüğünün devamına karşı çıktığını, bunu bugünkü güvence sisteminin devam edemeyeceği vurgusu ile Guterres’in çerçeve belgesine de koydurduğunu ve  sıfır asker, sıfır güvence taleplerinden asla geri adım atmayacaklarını vurgulayan Hasipoğlu, Rum liderliğinin garantiler mevzusunda başka bir tutum sergilemesinde de aslına bakarsanız olanak olmadığını, şu sebeple 2010 senesinde Rum Meclisi’nde aldıkları kararda açıkça garantilerin devamını içeren herhangi bir anlaşmaya evet denilmeyeceğinin açıkça vurgulandığını hatırlattı.

Hasipoğlu, “ Doğal bizim Meclisimizin de aynı günlerde oy birliği ile almış olduğu bir kararda “Türkiye’nin etkin ve fiili garantisinin devamının bizim için kırmızı çizgi bulunduğunun altı çizilmiştir. CTP, Rumların bu konulardaki tutumlarında bizim beklentilerimiz doğrultusunda en minik bir değişim görüyor mu ki bizi Rumlarla masaya oturmamakla kabahat işliyor muşuz şeklinde gösterme gayreti içindedir?
CTP, Rum tarafının, Maraş’ın açık bölgesi dahil Güzelyurt’u da içinde yer almış olduğu geniş bir toprak tavizi haritasını Crans Montana’da tabiri caizse cebe attıklarını ve bizlerden daha çok ödün beklediğini, masaya oturursak bunun gündeme geleceğini niçin halkımıza söylemiyor?” diye sordu.

Hasipoğlu, “CTP”nin en büyük hatalarından biri ise Türkiye’nin etkin ve fiili garantisini istememizle iki Devletli çözüm politikamızın çeliştiğini ileri sürmesidir.
Halkımız şunu bilsin ki asla bu şekilde bir çelişki yoktur. Rumlar akıl ve hakkaniyet yoluna gelirlerse Kıbrıs’ta oldukça güzel egemen eşitliğimize dayalı, iki Devletli bir çözüm olur ve Türkiye, Rum komşularımızı asla sıkıntıya düşürmeden Kıbrıs Türk Halkı’nın can ve mal güvenliğini güvence altına almaya devam eder; bunun yolu bulunur, bulunacak olan çözüm modeli içinde yerini ne olursa olsun alır. UBP iktidar olduğu müddetçe Anavatanın garantörlüğü ve Türk askerinin varlığı devam edecektir” dedi.

Hasipoğlu şu ifadeleri kullandı:

“Sayın Cumhurbaşkanımız 1 Temmuz 2022”den bu yana devrin Rum lideri Nikos Anastadiadis’e sunmuş olduğu ada etrafındaki hidrokarbonların aranması, çıkarılması, gelirinin çözümün finansında kullanılması, elektrikte Türkiye üstünden Avrupa ile bir enterkonnekte bir sistem kurulması, güneç enerjisi için ortaklık yapılması, suyun rasyonel kullanılması, düzensiz göçün önlenmesi, adanın mayınlardan arındırılmasını kapsayan önerilerine pozitif yönde cevap beklerken CTP”sinin bunu yok sayması her halde kolay bir unutkanlık vakası değildir.
Yine etmekte yarar vardır: Kıbrıs mevzusu Rum tarafının maksimalist tutumu ve BM’nin, AB’nin bu tutuma destek vermesi yüzünden çözümlenmemiştir. 2004 referandumları sonrası devrin BM Genel Sekreteri referanduma sunulan planın hazırlayıcısı Kofi Annan Güvenlik Konseyi’ne sunmuş olduğu raporda “ Rumlar bir tek bu planı değil bir çözümü reddetmektedir” “Rumlar Türklerle adanın yönetimini ve zenginliğini paylşamak istemiyor”dedi, fakat ne oldu? BM hala körü körüne Rum tarafını destekliyor? Niçin şu sebeple BM Güvenlik Konseyi’nin beş sürekli üyesinin işinde bu şekilde geliyor. Filisitin’de hanım ve evlatların minimum yarısını oluşturduğu on binlerce Filistinli ölürken ateş kes sonucu alamayan kimlerse, Kıbrıs’ta Rumların haksızlıklarına sebep olan da onlardır.

İsrail Başbakanının açıklamasının da son derede mesentsiz bulunduğunu vurgulayan Hasipoğlu, “KKTC’nin iç ve dış güvenliğini her şeyden öndedir, KKTC’nin rahat, asayişin yargı sürdüğü bir ülke olmasının hem ekonomimiz hem de halkımızın esenliği, güvenliği için şarttır. Globalleşen dünyada bir fazlaca ülkede gerek kabahat oranları artarken  doğal ki vatanımızda de yeni ve etkin önlem alacağımız gelişmeler meydana geliyor fakat asla kimse endişelenmesin; Ülkemizin huzurunun bozulmasına asla izin verilmeyecek gereği ne ise yapılacaktır.”