DOLAR
34,4931
EURO
36,2627
ALTIN
2.964,11
BIST
9.367,77
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Parçalı Bulutlu
18°C
İstanbul
18°C
Parçalı Bulutlu
Cuma Yağmurlu
18°C
Cumartesi Parçalı Bulutlu
8°C
Pazar Çok Bulutlu
10°C
Pazartesi Parçalı Bulutlu
10°C

“Kapanmanın peşinden çocuklar okula gitme mevzusunda istekli, sadece uyarlama sorunları da yaşanıyor”

12.08.2023 03:45
3
A+
A-
“Kapanmanın peşinden çocuklar okula gitme mevzusunda istekli, sadece uyarlama sorunları da yaşanıyor”

Pandemiden dolayı gerçekleşen kapanma döneminde ortalama bir buçuk yıl fizyolojik olarak okula gidemeyen, arkadaşlarından, toplumsal faaliyetlerden uzak kalan evlatların bir çok okula gitme mevzusunda oldukça istekli sadece uyarlama sorunları da yaşanıyor.

Ruh Sağlığı Uzmanı, Uzman Psikoterapist Öztül Özerdem uyarlama sorunların temelinde kaygı ve korkunun yattığını kaydetti; “Bilinmezlik devamlı bizi korkutan bir şeydir, zihnimizde tasarladığımız şey bizi korkutur, nereye gideceğimiz belli olmaz kaygıda tepkilerimiz değişiyor” dedi.

Türk Ajansı Kıbrıs’ın (TAK) sorularını yanıtlayan Özerdem, karşı karşıya eğitime süregelen çocuklarda; “Evden, ebeveynden ayrılma, uzun saat okulda kalma, sıhhat açısından birçok tedbir alınmasına karşı hasta olabilme korkusu ile kaygısının baş gösterdiğini” söylemiş oldu.

 

“Kimi çocuk daha kaygılı… Dikkat toplama ve ders takip edeni yapma zorlukları”

Kapanma dönemindeki izole yaşantıdan sonrasında okul gürültülü geldiği için oldukca yorulduğunu, başının ağrıdığını ifade eden ve problemi yaşayan danışanları bulunduğunu söyleyen Özerdem, her çocuğun mizacı ile etraflarında olan biteni yorumlamasının değişik bulunduğunu, çeşitli faktörlerden etkilendiklerini ek olarak kimisinin daha kaygılı bir karaktere haiz bulunduğunu kaydetti.

Online eğitimin bununla beraber bazı problemler getirdiğini, telefon, tablet, web sıkıntıları yanında evlatların uygun ortam, destek olabilecek erişkin ihtiyaçlarının da ortaya çıktığını kaydeden Özerdem, yaşananları şu şekilde aktardı:

“Tüm bu gereksinimler karşılansa bile bu sefer de evlatları, gençleri bu sistemde tutma sıkıntısı baş gösterdi. Mesela dikkatlerini toplamada ve ders takip edeni yapma mevzusunda zorlandılar. Bazı çocuklar oldukca fazla web oyunlarına yöneldiler hatta bunlara bağımlılık geliştirdiler”.

Okulların açıldığı bu zamanda evlatların hem bilimsel nitelikli olarak geri kaldıkları derslerde hem de ruhsal gereksinimler mevzusunda daha çok desteğe gereksinimleri bulunduğunu söyleyen Özerdem, okul ve ailenin sistemli bir şekilde ve iş birliği içinde küçüklere destek olması icap ettiğini altını çizdi.

Özerdem, kaygısının bilincinde olan, ailesi, öğretmenleri ve rehber öğretmeniyle rahatça konuşabilen evlatların bunu daha kolay atlattığını kaydetti.

“Bilhassa çocuklar bu zamanda kendilerini dersler odaklamakta güçlük çekebildikleri benzer biçimde bir ekip huzursuzluklar, kaygı ve korku yaşayabilirler. Onlara bu yaşadıkları kaygının, korkunun düzgüsel olduğu, beynimizin bizi korumaya yönelik olarak bazı düşünceler ve duygular ürettiği, yaşlarına uygun ve anlayabilecekleri bir şekilde anlatılmalıdır” diyen Özerdem, ebeveynlerin evlatları gözlemlemeleri, duygularını rahatça ifade etmelerine olanak sağlayacak destekleyici ve koruyucu bir ortam oluşturmaları icap ettiğini söyledi.

 

 “Çocuğun ne düşündüğü iyi mi hissettiği hakkında konuşmak mühim”

“Çocuğun ne düşündüğü ve iyi mi hissettiği hakkında konuşmak önemlidir. Bunun için de çocuğun sual sormasına müsaade edilmeli, soruları geçiştirilmemeli, dikkate alınmalıdır. Korku, kaygı ve kaygı yaşanıyorsa duyguları hakkında konuşmak, açık uçlu sorularla kendilerini ifade edebilmelerine olanak sağlamak gerekir” diyen Özerdem, evlatların ruh sağlığını korumak, onların kaygılarını denetim edebilmek için doğru bilgilendirme yapmanın önemine işaret etti.

Çocuklardaki kaygıyı fark edebilmek için ailelerin iyi gözlem yapmasının önemini vurgulayan Özerdem, çocuğun alışılmışın dışındaki davranışları ve yeme bozukluklarının mühim göstergeler bulunduğunu ifade ederek; bazı evlatların başının ağrıdığını, okula gitmek uyanmak istemediğini, bir türlü kahvaltısını bitiremediğini ya fizyolojik ya da duygusal semptomlar yaşadıklarını dile getirdi.

Ailelerin bu tür kaygı emaresi olabilecek davranışlar gözlemlediklerinde ilkin çocukla konuşmaları icap ettiğini, duygularını ifade etmelerine olanak sağlamaları icap ettiğini söyleyen Özerdem, “Çocuklar bir şey sordukları süre onlara ‘peki sen bu mevzuda ne düşünüyorsun, ne hissediyorsun’ diye sormanın oldukca mühim bulunduğunu” altını çizdi.

 

“Yanında yer alarak destek vererek uyum süreçlerine ciddi katkılar koyabiliriz”

Çocuklar okula derslere uyum sağlayana kadar derslerin, ödevlerin takip edeni mevzusunda ebeveynlerinin onlara destek olması icap ettiğini kaydeden Özerdem, “Şu demek oluyor ki evlatlarımızın yanında erişkin olarak yer alırsak ve destek verirsek onların uyum süreçlerine ve başarılarına ciddi katkılar koyabiliriz” dedi.

Özerdem, küçüklere okulla, derslerle ilgili sorumluluklarını yavaş yavaş vermenin, tekrardan toplumsal faaliyetlere, etkinliklere alınan tedbirler çerçevesinde uyum sağlamalarına destek olmak için lüzumlu yönlendirmeleri sıhhatli bir şekilde yapabilmenin mühim bulunduğunu dile getirdi.

Özerdem, evlatların ilgilerini canlı tutacak şekilde motivasyonlarını artırmanın hem eğitimcilerin hem de ailelerin üstüne düşen bir vazife bulunduğunu altını çizdi ve çocuğa adapte olmak için süre vermek icap ettiğini söyledi.

Özerdem, çocuklarda ağlama, içe kapanma, tepkisel davranma, mide bulantıları, karın ağrısı, baş ağrısı, uyku problemi, yeme bozukluğu, dikkat dağınıklığı, toplumsal ilişkilerden geri çekilme benzer biçimde sıkıntıların okul ve aile iş birliği ile aşılamaması halinde bir uzmandan destek almak icap ettiğini de söylemiş oldu.

 

“Pozitif görüş açısı”

Evlatların ruh sağlıklarını korumak ve geliştirmenin ebeveynlerin ve çocukla ilgili tüm kurum ve kuruluşların görevi olduğuna dikkat çeken Özerdem, sıhhatli kişinin kendi beceri ve kapasitesini geliştiren şahıs bulunduğunu, bunun için de küçüklere pozitif görüş açısı kazandırmanın oldukca mühim bulunduğunu dile getirdi.

Özerdem, pozitif bakış açısının problemleri yok saymak değil, mevcud problemleri bütünüyle görüp pozitif yönde bir şekilde çözebilme becerisine haiz olabilmek bulunduğunu da söylemiş oldu.

Sorumluluklarını yerine getirmek istemeyen, karşı karşıya eğitim temposunun gereklerini yapmayı reddeden çocuklarla ilgili olarak da konuşan Özerdem, şu detayları verdi:

 “Yavaş yavaş, her şeyin bir alışma süreci vardır. Yeni durumlara alışmamız için belli bir süre geçmesi gerekir. 1.5 senelik bir kapanmada yetişkinler de çocuklar da sıkıntılar yaşadı. Şimdi benzer sıkıntıyı gene uyarlama döneminde yaşayabiliriz. Disipline olma mevzusunda bizim kılavuzluğumuza gereksinimleri vardır. Motivasyonlarını artıracak şekilde davranabiliriz. Yol gösterebiliriz. Öğretmenlerin yardımıyla verimli ders emek verme programları hazırlayabiliriz. Okulda dersleri etkin bir halde dinlemelerine daha oldukca destek olabiliriz. Görsel işitsel dokunsal öğrenme özelliklerine hitap ederek sınıfta öğrenmeyi sağlayabiliriz. Eve gittikleri süre da dikkat sürelerini saptayıp dikkatlerinin kaçmayacağı bir sürede ödevlerini yapmaları mühim. Bir çocuğun masa başlangıcında dikkatinin ne kadar sürdüğünü ailesinin öğretmenlerinin yardımıyla hesaplanabilir ve çocuk motive edilebilir. Ders aralarında bilgisayar ve televizyonda süre geçirmemek daha doğru, naturel yaşama dönsünler hayvanlarıyla bahçeyle aile fertleriyle ara versinler hava alsınlar sonrasında 10 dakika sonrasında yine derslerine dönsünler . Böylece öğrenme daha kalıcı olur”.

 

“Çocuğun durumunu algılayamayan aileler…”

Eğer çocukta mental bir bozukluk yoksa, “hasta çocuk olmadığını, hasta aile bulunduğunu” kaydeden Özerdem, eğer aile bilgili değilse ve çocuğuna yaklaşımı iyi değilse kimi zaman okulun ailenin yerini aldığını ve küçüklere mümkün olabildiğince destek olabildiğini söylemiş oldu.

Bu tür ailelerin çocuğun durumunu algılamadığını, çocuğun durumunu kendi açısından bildikleri gördükleri ve yaşadıklarıyla değerlendirdiğini ifade eden Özerdem, “Neyi iyi mi yapıyorsak ailemizden çoğu zaman öyleki görmüşüzdür. O zinciri kırmak gerekiyor. En azından farkındalığı olan kişilerin ailelerindeki o bozuk davranışı koparıp atmaları gerekiyor” diye konuştu.

Ailelerin evlatlarının başarısı için mesuliyet alması sabırlı davranması icap ettiğini, çocuklarıyla kaliteli süre geçirmeleri icap ettiğini dile getiren Özerdem, “Biz evlatlarımızın kişilik saygılarının yüksek olmasını istiyoruz. Burada bizim onlara verdiğimiz imajdır mühim olan, kendilerini öyleki algılayacaklar. Çocuğun kendine itimat duyması ve ailesinin yanında bulunduğunu bilmesi sıkıntılarını aşmasında oldukca mühim” dedi.

Haber: Hasret Güran / Fotoğraflar: Hüseyin Sayıl

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.