Burak Maviş
KTÖS Eğitim Sekreteri
80thalassa80@gmail.com
Kamusal harcamalar üstündeki kesintiler, adanın her iki yanında da eğitim ve sıhhat hakkına erişimi güçleştirmiştir. Bu kesintilerin tesirleri en oldukça yoksul insanlarda hissedilmiştir. Yoksul insanoğlu daha da içinden çıkılmaz bir duruma, açlık sınırına çekilirken, orta derslik da yoksulluk sınırına çekilerek fakirleştirilmiş ve toplumsal eşitsizlikler derinleştirilmiştir.
Okulların rutin işlerinin dönebilmesi için ailelerden daha oldukça katkı istemek naturel karşılanmaktadır. Okul yöneticileri ve okul aile birlikleri aslolan işi olan eğitim ile ilgilenmek yerine; okulun onarım, tadilat ve öteki işlerin ücretini karşılayabilmek için sponsor aramakta yada gelir getirici faaliyetler düzenlemektedirler. Yarışmacı sınavlara hazırlanması için her çocuğun hususi derse ihtiyacı olduğu da normalleştirilmiştir. Hususi dershaneler yarışmacı sınavların hazırlanmasında ve eğitim programlarının oluşturulmasnda söz sahibi haline getirilmiştir.
Devlet bir taraftan hibelerle hususi okulların gelişmesini sağlarken; öteki taraftan kamusal okullara yatırım yapmayarak devlet okullarını hiçsizleştirmekte ve öğrencilerin kaostan kaçarak hususi okulları tercih etmesine niçin olmaktadır.
Eğitim ile ilgili alternatif politikalar ortaya koyan, toplumsal hakların ve eğitim hakkının sekteye uğradığını söyleyen, alt yapı ve öğretmen eksikliklerini giderilmesi icap ettiğini ifade eden sendikalar ise karşı propaganda ile topluma hedef gösterilmektedir. Bununla beraber öğretmenler medya aracılığı ile dünyadaki benzeri örneklerle itibarsızlaştırılmaya çalışılmaktadır.
Tüm bunlarla beraber 1980’li seneler itibariyle adanın kuzeyinde hazırlanan her ekonomik yıkım paketi ile beraber parasız eğitim hakkı gerilemeye adım atmıştır. Eğitim bütçesindeki kesintiler ile kamusal eğitim de problemler oluşmaya adım atmıştır. Toplumla beraber, öğretmenin de emek harcama koşulları zorlaşmıştır. Bu gerileme aşağıdaki somut örneklerle açıklanmaya çalışılmıştır.
- 1990’lı yıllara kadar ilkokullarda BM destekli olarak ufaklıklara verilen süt, yumurta vb. şeklinde besin yardımlarından vazgeçilmiştir. Politikacılar ve hayırseverler artık ufaklıklara eşit bir halde besin yardımı yapma yerine, fotoğraflar eşliğinde bazı ufaklıklara yardım yaparak oy toplama, şov yapma yada toplumsal mesuliyet pazarlama izini sürer.
- Merkezileşme, alt yapı ve daha iyi eğitim vaadi ile 1994 senesinde 90 civarı köy ilkokulu kapatılarak, bina gideri ve öğretmen tasarrufu yapılmıştır. Vaatler gerçek olmadığı şeklinde, okullar harap durumdadır.
- Köylerdeki devletin tek toplumsal kurumu olan okulun kapatılması ile köydeki toplumsal süreç sekteye uğratılırken, taşımacılık adı altında yeni imkanlar piyasaya sunulmuştur. 720 aracın okul taşımacılığı yapmış olduğu adanın kuzeyinde senelik kamusal okul taşımacılığı pazarı 24 milyon Türk Lirasıdır.
- Klasik ortaokullarda materyal ve mefruşatlar ailenin omuzlarına yıkılmıştır.
- Klasik liselerde taşımacılık, mefruşat ve materyaller ailelerin omuzlarına yıkılmıştır.
- Kolej sınıflarında ders kitapları ailelerin omuzlarına yıkılmıştır.
- İlkokullarda İngilizce kitapları ailelerin omuzlarına yıkılmıştır. Bakanlık iki büyük şirkete kitap sağlama işini paylaştırmıştır.
- Kantinler özelleştirilerek ya da vakıflara verilerek, okulların gelir deposu azaltılmıştır.
- Yarışmacı sınavlar (KGS, YGS vs.) ile hususi ders ve hususi dershane piyasası devlet eliyle teşvik edilmektedir. İlkokuldan üniversiteye uzanan süreç süresince hususi ders piyasası milyonlarca Euro olarak tahmin edilmektedir. Toplam talebe nüfusunun % 15- 20’si hususi okullara gitmektedir.
- Devlet okullarına kafi bütçe ayrılmayarak yatırım yapılmamakta yada yatırımlar bilgili olarak geciktirilmektedir.
- Öğretmen lojmanlarının onarım giderleri için bütçe oluşturulmamakta, birçok köyde öğretmen lojmanları kişilere devredilmektedir.
- Öğretmenlerin yasal saatlerinin üstünde emek harcaması halinde hak etmiş olduğu ek ders ödenekleri yada görevli öğretmen ödenekleri için bütçeye para konmamaktadır.
- Fazlaca kültürlülüğün oluştuğu okullarda rehberlik servisleri ve oryantasyon sınıflarının bulunmaması sebebiyle kültürler arası çatışma gözlenmektedir.
- 2005 yılı itibarı ile öğretmenler yarışmacı imtihan ile seçilmeye başlanarak, imtihanı geçenler kadrolu, geçemeyenler güvencesiz ve geçici statüde çalıştırılmaya başlanmıştır.
- 2008 yılı itibarı ile sözde toplumsal güvenlik ve sıhhat reformu ile tek emeklilik sistemi yaratıldı ve bu tarihten itibaren göreve süregelen öğretmenler toplumsal sigortalı sayıldı. Bu yasal düzenleme ile hanım öğretmenlerin hanım beş yıla bir yıl olan yıpranma oranı kaldırıldı, emeklilik yaşı 60’a çıkarıldı, emeklilik ikramiyesi kaldırıldı ve primler %5’den %13’e çıkarılmıştır.
- 2011 yılı itibarı ile yeni işe süregelen öğretmenlerin maaşları % 40 düşürülmüş, barem içi artışları ve yükselmeleri performans değerlendirme sistemine bağlanmış ve 13. Maaş dışındaki tüm ödenekleri (*eğitim hazırlık ödeneği (600 Euro); ve yasada belirtilen öteki ödenekler) kaldırılmıştır. (*2016 senesinde bu hak tekrardan kazanılmıştır)
- Öğretmenlerin *düşük maaşla işe başlaması (730 Euro), genel olarak öğretmenlerin ekonomik, demokratik ve toplumsal haklarının budanması ile öğretmenlerin yaşam standardı düşürülmüş ve öğretmenler ikinci işe yönlendirilmiştir. (* Savaşım sonunda maaşlarda %25 iyileştirme olmasına karşın Türk Lirasının kıymet kaybetmesi ile öğretmen başlangıç maaşı 684 Euro olmuştur.)
- Yasalarda ikinci işin yasak olmasına karşın, bilerek denetim yapılmaması kamusal okullarda niteliği sorgulatırken, aileleri ya hususi okula ya da hususi dershaneye yönlendirerek ek eğitim harcamaları oluşturulmaktadır. İkinci iş meselesinde düşük başlangıç maaşları ve yarışmacı sınavların yarattığı rant düzeninden oluşan arz-talep meselesi temel etkendir.
- Eğitime ayrılan bütçenin %75’i hususi okul ve hususi üniversitelere bağışlama edilirken, geri kalan % 25’inin büyük kısmı taşımacılık ve personel maaşlarına gitmektedir. Bu anlamda okullara yatırımlar anlam ifade etmeyen kalmakta, okul aile birliklere yasal olmayan yollardan( bağış, sponsor, kayıt tutarı, balo gideri, vs.) para biriktirerek okulun gereksinimlerini karşılamaya iş koşturmacasındadır.
- Okul öncesi için öğretmen yardımcısı kadroları açılmayarak, sistemli olarak ihtiyacı ailelerin karşılaması sağlanmaktadır. Ailelerin cebinden her yıl 100 bin Euro, öğretmen yardımcıları için çıkmaktadır.
- Öğretmen kadroları bilgili olarak azaltılmaya çalışılarak, öğretmenlerin ders yükü çoğaltılmakta ve kalabalık sınıflarda ders vermelerinin ortamı oluşturulmaktadır.
- Performans değerlendirme sistemi, toplam kalite yönetimi, verimlilik anlayışı, öğretmen hakları ve şişirilmiş eğitim istatistikleri ile eğitimin niteliği medya tarafınca sorgulatılarak öğretmeni itibarsızlaştırmaya çalışmaktadırlar.
- Öğrencinin ihtiyacı olarak hususi eğitim ve rehber öğretmen kadroları oluşturulmayarak, evlatların eğitim ihtiyacı hususi sektöre havale edilmektedir.
- Dört yaş okullaşma oranı bilgili olarak artırılmayarak, bu yaş çağındaki öğrenciler hususi etütler yönlendirilmektedir.
- Üniversiteler bilim üreten bölgeler olarak değil, eğitimi ticarileştiren bölgeler olarak tasarlanmıştır. Öğrenciler alan kişi olarak algılanmakta, eğitim meta olarak algılanmaktadır. Adanın kuzeyinde 93 bin civarı üniversite talebesi vardır. Bunun 15bini vatandaştır. Her bir öğrencinin senelik harcanması 17 bin Euro’dur. Bu miktarın büyük kısmı üniversite patronlarına kalmaktadır.
- 1974’den sonrasında göçmen nüfusun artması ile adanın kuzeyindeki talebe nüfusunda da artış gözlenmiştir. Yeni okullar inşa etmek yerine, kalabalık sınıfların oluşmasına göz yumulmuş ve hususi okulların açılması teşvik edilmiştir. 1974’den beri yeni inşa edilen okul sayısı 12’dir.
- Adanın kuzeyinde 202 cami, 162 okul var. Türkiye ile imzalanan ekonomik protokol gereği, kamu harcamaları kesilirken, cami şeklinde, tanrı bilim okulu ve cemaat yurtları şeklinde yapılara teşvik veriliyor. Bununla beraber İlahiyat Koleji’nin, yanında tanrı bilim fakültesi ve caminin yapımı için milyonlarca euro kaynak aktarılmıştır.
- Adanın kuzeyinin tek parasız ve planlı okulu olan Öğretmen Akademisi’ne yatırım yapmayarak, yasalarla işlevsiz kılınmaya çalışılmaktadır. İlkokul ve okul öncesi öğretmeni yetiştiren kurum tüm denemelere karşın piyasalaştırılamamış ve hususi üniversitelerin ilköğretim öğretmeni yetiştirme iştahını kursağında bırakmıştır.
- Hizmet içi kurslar yetersiz kılınarak, öğretmen hususi ücretli kurslara özendirilmektedir.
- Türkiye ile imzalanan ekonomik yıkım paketi ile öğretmen emek harcama saatleri artırılmak istenmektedir.
- Eğitimi değerlendirme, yönlendirme ve rehberlik etme sistemi işlememektedir.
- Eğitim Sistemi’nin yapısı ‘iyi mi bir insan, iyi mi bir eğitim, iyi mi bir okul istiyoruz’ sorularının cevapları olan insan hakları, toplumsal cinsiyet, eşitlik, hakkaniyet, sulh, özgürlük temaları ile bağdaşmamaktadır. Eğitim ile ilgili mevzuatlar, eğitim ortamları, okullar, ders kitapları ve eğitim programları gizil olarak tüketici, gerici, ayrımcı, itaatkar, ırkçı ve şövenist unsurlarla donatılmıştır.
- Eğitim Forumlarında alınan kararlar ya uygulamaya konulmamış ya da hükümet değişimleri ile uygulama sonlandırılmıştır.
Peki, bu kadar problem karşısında eğitim emekçileri ne yapmalıdır?
Eğitim emekçilerinin görevi ekonomik, demokratik ve toplumsal haklarımızı korumak, geliştirmek ve toplumsal sorunlarımıza haiz çıkarak, örgütlü yapısı ile beraber alternatif politikalar üretmektir.
Eğitim emekçileri ırkçı, gerici, militarist, şövenist, cinsiyetçi ve ötekileştirici eğitim programlarını rafa kaldırarak; eğitim-öğretimin planlanması, ders programları, öğretmen yetiştirme ve öğretmen seçimi, okulların demokratik yönetimi, hizmet içi eğitim, okulların altyapı ve materyal gereksinimleri, eğitimin finansmanı ve öğretmen sorunlarının çözümünde mesuliyet almayı, özelleştirmelere karşı durmayı, kar amacı gütmeyen cemiyet yararına hizmet veren eğitim kurumlarını desteklemeyi ve eğitimde niteliğin artırılabilmesi için insan hakları, toplumsal cinsiyet, ayrımcılık karşıtlığı, eşitlik, hakkaniyet, sulh, özgürlük ilkeleri temelinde projeler üretilmesini desteklemelidir.
Eğitimin ciddi bir politik tercih bulunduğunu ve belirlenen politikaların sonucunun toplumun geleceğini şekillendireceği gerçekliktir. Eğitim sendikalarının birleşik bir Kıbrıs için özgürlükçü, ortak alternatif politikalar üreterek, eğitimde söz sahibi olması ve toplumun önünü açması neoliberal politikaların tesirini azaltacağı şeklinde, toplumsal itimatı de tekrardan tesis edecektir.