OXFORD VE OXFORD BROOKES ÜNİVERSİTELERİNE EV SAHİPLİĞİ YAPAN ŞEHİR, İNGİLİZCE ÖĞRENMEK İSTEYENLERİN DE EN ÇOK TERCİH ETTİĞİ YERLERİN BAŞINDA GELİYOR…
DİL OKULLARI DÜNYANIN ÇEŞİTLİ ÜLKELERİNDEN İNSANLARLA DOLU… ÇOK GENÇ OLANLAR YANINDA 70’İNİ AŞMIŞLAR DA İNGİLİZCE ÖĞRENMEK İÇİN OXFORD’U TERCİH EDİYOR…
ÖĞRENCİLER GENELLİKLE AİLE YANINDA KALARAK FARKLI BİR DENEYİM YAŞIYOR…
OKUL DIŞINDAKİ ZAMANI İYİ DEĞERLENDİRMEK İÇİN İMKAN ÇOK… DEV KÜTÜPHANELER OKUYAN VE ARAŞTIRAN İNSANLARLA DOLU…
OSOE EĞİTİM DİREKTÖRÜ ROSA LUCIA: “İNGİLİZCE BAŞARININ DİLİ… YENİ BİR DİL ÖĞRENMEYE BAŞLAMAK İÇİN ASLA GEÇ DEĞİL”…
OXFORD’DA MÜZELER ÜCRETSİZ, ULAŞIM ALTYAPISI İYİ… OTOBÜSLER DÜZENLİ VE REVAÇTA… LONDRA’YA TRENLE VEYA OTOBÜSLE ULAŞIM OLDUKÇA SIK…
İNGİLİZLERİN SIRAYA GİRME KÜLTÜRÜ DİKKAT ÇEKİCİ… NEZAKET HAD SAFHADA… GÜNLÜK KONUŞMALARDA HAVA DURUMU VE OTOBÜSLER BAŞI ÇEKİYOR…
ASMOLEAN MÜZESİNDEKİ KIBRIS BÖLÜMÜNDE YILLAR ÖNCE YAPILMIŞ KAZILARDAN ÇIKARILAN TARİHİ ESERLER SERGİLENİYOR
İNGİLİZLER KIBRIS HAKKINDA BİLGİLİ… İLK YORUMLARI İSE “SICAK VE GÜNEŞLİ ADA”
İNGİLTERE’DE DE BASILI MEDYA TİRAJ KAYBEDİYOR OLSA DA METRO ADLI GAZETE TOPLU ULAŞIM ARAÇLARINDA HER GÜN ÜCRETSİZ DAĞITILIYOR
İngiltere’de başkent Londra’nın şimal doğusunda yer edinen Oxford, eğitimi ve turizmi en mühim gelir deposu haline getirmeyi başarmış tarih ve kültür kokan bir kent.
Oxford şüphesiz her insanın aklına dünyanın en iyi üniversitelerinden önde gelen Oxford Üniversitesi’ni getiriyor. Burada okumak, fazlaca yüksek zekayı ve başarıyı gerektiriyor. Oxford’da bir de Oxford Brookes Üniversitesi var. Bundan dolayı İngiltere’deki tüm üniversite şehirleri benzer biçimde Oxford’da da her şey talebe odaklı olarak düzenlenmiş.
Adı bu kadar kaliteli eğitimle anılan Oxford, İngilizce öğrenmek için de en isabetli seçimlerin başlangıcında geliyor. Kurumsallaşmış yapısıyla, dünyanın en kaliteli eğitimlerine ev sahipliği meydana getiren Oxford, öğrencilerini ve ziyaretçilerini her adımda tarihle, kültürle, kaliteyle bir araya getiriyor.
Oxford’da sokakta karşılaştığınız insanların bir çok ya üniversite ya da dil eğitimi için bu şehri seçmiş kişiler. Elbet hatırı sayılır sayıda turisti de unutmamak lazım. Gözlerinden zeka fışkıran Oxford Üniversitesi talebesi gençleri teşhis etmek oldukça kolay.
“İYİ EĞİTİMLİLERİN ŞEHRİ”
Nitekim Oxford City Council’ın verilerine bakılırsa, Oxford iyi eğitimlilerin şehri olarak tanımlanabilir. 2011 verilerine bakılırsa, ülke genelinde yüzde 27 olan üniversite mezunu olma oranı, Oxford’da yüzde 43. Ek olarak şehirdeki erişkin nüfusun yüzde 24’ü tam zamanlı talebe ve bu da İngiltere ve Galler’deki en yüksek oranı işaret ediyor. Gene de Oxford’daki nüfusun mühim olarak nitelenen yüzde 22’si ya düşük niteliklere haiz ya da hiçbir özelliğe haiz değil.
2017 ORTASINDAKİ VERİLERE GÖRE NÜFUS 155 BİNE YAKIN
Dinamik bir internasyonal kent olan Oxford’un nüfusu, 2017 ortalarındaki tahmine bakılırsa 154 bin 600. Şehirdeki iki üniversitede 33 bin 640 talebe tam zamanlı tahsil görüyor. Bu rakamlarla Oxford, İngiltere ve Galler’de tam zamanlı erişkin eğitiminde en yüksek oranı alıyor. Sakinlerinin yüzde 28’ini Birleşik Krallık sınırları haricinde doğaların oluşturduğu Oxford, İngiltere’nin cenup doğusunda, etnik azınlık nüfusunun en yüksek olduğu üçüncü yerleşim birimi.
Oxford Üniversitesi kolej sistemiyle eğitim veriyor ve kent baştan aşağıya bu en köklü ve kaliteli üniversitenin binalarıyla dolu. Her kolej de zamanı bir binada etkinlik gösteriyor.
BİSİKLET O KADAR YAYGIN Kİ… PARK YERİ SORUNU VAR
Birçok Avrupa şehrinde olduğu benzer biçimde bisikletlilerin yollardaki fazlalığı Oxford’da da dikkat çekiyor. Kışların soğuk ve yağışlı geçmiş olduğu bu şehirde öngörülü kent planlamacılığının sonuçlarının tıkır tıkır işlediğine şahit olmak şaşırtıcı değil. Gene de bu kadar oldukca bisikletin problem yaratmadığını sanmayın. Bazı binaların önünde yada bahçe duvarında sık sık “buraya bisiklet bırakmak yasaktır, aksi davrananların bisikletleri kaldırılacaktır” uyarısına rastlamak mümkün.
Kent merkezinde yayaların rahatı için bir tek otobüslerin kullanımıyla sınırlanmış yada bir tek yayalara ayrılmış yollar fazla.
Oxford’da organik güzelliğiyle kış mevsimi dışındaki dönemlerde dar uzun sandallarla meydana getirilen dere gezintileri (punting) ile turistler için çekim merkezi yaratan Thames nehrinin katmış olduğu güzellik, görülmeye kıymet. Bolca yağışlı şehirde yeşilin her tonu, sonbaharda ise kırmızının tonlarına dönüşen kuru yapraklar şehre daha da kartpostal görüntüsü kazandırıyor.
Sokakların temizliğinin, geri dönüşüm için değişik çöp kutularının, bazen trafikte sıkışıklık olsa bile sabırlı sürücüler ve yolcuların, yaya geçitlerine yaklaşan yaya için kesinlikle derhal duran sürücülerin şehri Oxford’u bir süreden beri 12 Aralık’ta (yarın) yapılacak seçim sebebiyle kızışan siyasal kampanyalar yanında Christmas (Noel) heyecanı sardı.
Oxfordlular, tüm Hristiyan dünyasının dört gözle beklediği Noel kutlaması hazırlıklarına çoktan başladı. Bu çerçevede şehirdeki yollar ve dükkanlar ışıklarla daha da çekicilik merkezi haline getirildi. Şehirde bilhassa hafta sonları artan etkinlikler, herkesi sokaklara taşıyor.
OXFORD’DA 8 HAFTA
Avrupa Birliği’nin Kıbrıslı Türkler için verdiği burs programına başvurarak sınavla kazandığım kısa dönemli iki aylık dil kursu bursuyla geldiğim Oxford’da tekrardan öğrenciliği tadarak değişik bir tecrübe yaşadım.
Okulun ayarladığı aile yanında kalma seçeneğini tercih ederek bir İngiliz ailenin evinde kaldım. Evindeki ilk haftamda ikisi İsviçre biri Japon olmak suretiyle üç ev dostum daha vardı. Daha sonraki sürede bir tek Japon arkadaşımla ben kaldık. Oldukça geniş ve bahçeli bu evde geçirdiğim vakit da eğitimin parçası oldu. 25 senedir bu işi meydana getiren ailenin profesyonelce sürdürdüğü talebe ev sahipliği mükemmeldi. Kısa sürede aileden biri benzer biçimde hissetmemi sağlayacak kadar dostluk kurduğum Robinson ailesinden ayrılmak zor oldu.
İNGİLİZLERİN SIRAYA GİRME KÜLTÜRÜ DİKKAT ÇEKİCİ
İnsanların sıraya girme kültürünün dikkat çekici derecede yüksek olduğu Oxford’da insan bazen “aman bir hata yapmayayım” kaygısına düşüyor. Nezaketin mühim bir kıymet olduğu İngiltere’de ortak kullanım alanlarında da bu özellik derhal fark ediliyor. Neredeyse yarısı hanım olan otobüs şoförleri, her yolcuya teşekkür ediyor; her yolcu da otobüsten inerken şoföre teşekkür ediyor. Kimsenin acelesi ve telaşı yokmuş benzer biçimde bir görünüm var. Yoğunluk olsa da telaş ve yorucu kalabalıklar bu mevsimde yok. Sadece şehrin yazları yürünemeyecek kadar kalabalık olduğu söyleniyor.
Oxford’da yaşayanlar karşılaştıklarında ilk gündemleri hava durumu ve eğer duraktaysalar otobüslerin vakit tablosuna uyup uymadığı oluyor. Nüfusu fazla olmayan bu şehirde tıpkı Kıbrıs’taki benzer biçimde belli yerlerde aynı insanlarla karşılaşmak mümkün.
OKULDA İLK SÖYLENEN “KONUŞUN, HATA YAPMAKTAN KORKMAYIN, SORU SORUN, UTANMAYIN”
8 hafta süresince talebesi olduğum Oxford School of English’te çeşitli ülkelerden çoğunluğu genç insanoğlu İngilizce öğreniyor. Doğal olarak istisnalar da yok değil. Okulun bugüne kadarki en yaşlı talebesi 75 yaşlarında! Kursiyerlerin bir kısmı bilimsel niteliği olan amaçla İngilizcelerini geliştirmek isterken bir kısmı da iş bulma olanaklarını artırma ardında. Okulda benim bulunduğum dönemde Tayland ve Japon öğrenciler ağırlıktaydı. İtalya, Fransa, İspanya, Cenup Kore, Birleşik Arap Emirlikleri, Gürcistan, Irak ve Türkiye’den öğrenciler ortak bir amaç için Oxford’daki bu okulda buluştu: Daha iyi İngilizce öğrenmek!
Okulda öğrencilere ilk söylenen “konuşun, hata yapmaktan korkmayın, sual problem ve utanmayın” oldu.
Amerikan İngilizcesi’yle farklarını sık sık vurgulayan ve dillerinin Amerikan versiyonundan hoşnutsuzluğunu ifade eden öğretmenlerin koordineli şekilde sunmuş olduğu dersler, görsel ve işitsel materyalle ve oyunlarla destekleniyor. Öğrencilerin ilerlemelerini saptamak içinse, iki haftada bir gelişim testi yapılıyor.
Okulun her perşembe akşamı pub gecesi düzenlemesi yanında öteki şehirlere, zamanı ve gezinsel mekanlara turlar ve öteki bazı etkinlikler daha yapılıyor.
İngiltere ve İngiliz kültürüne dair konuların da işlendiği derslerde öğretmenlerin kültür sanat ve bilhassa beyaz perde bilgilerinin yüksek olması dikkat çekici. Ev sahibi ailedeki bireyler de İngilizce öğrenmek için gelenlere her mevzuda informasyon verebilecek kadar donanımlı.
İngilizce öğrenmek isteyenler için kütüphaneler yada üniversite kolejleri parasız söyleşi etkinlikleri düzenliyor. Avrupa ülkelerinden birçok genç hem bebek bakıcılığı (aupair) yapıyor, hem de bazı günlerde kursa giderek İngilizce öğreniyor.
LUCIA: “İNGİLİZCE BAŞARININ DİLİ”
Oxford School of English Eğitim Direktörü Rosa Lucia, İngilizce’nin tecim, bilim, gezim, politikada yaygın olarak kullanıldığına işaret ederek “İngilizce başarının dili olarak görülmektedir. Dünyanın dört bir tarafındaki üniversitelerde de giderek daha çok İngilizce okutuluyor” dedi.
“OXFORD ÖĞRENMEYLE EŞ ANLAMLI”
Lucia, Oxford’un İngilizce eğitimi mevzusunda ülkedeki diğeri şehirlerden kesinlikle üstünlüğü olduğu görüşünü ifade ederek “Oxford, üniversiteleriyle, tarihiyle, araştırmacılarıyla tanınıyor. Eğer İngiltere haricinde yaşıyorsanız ve Oxford’dan bahsediyorsanız, akla gelen ilk şey meşhur Oxford Üniversitesi’dir. Bundan dolayı Oxford, öğrenmeyle eş anlamlıdır. Ek olarak yaşanabilir ve oldukca güvenli bir şehirdir ki bu da diğeri şehirlere bakılırsa Oxford’a büyük bir avantaj sağlıyor” ifadelerini kullandı.
Okulda bazı prensipler ve prosedürlerin, öğretmenlerin kendi ergonomik deneyimlerini, dile dair araştırma ve teorileri temel aldığını vurgulayan Lucia, bunun sınıfta vazife temelli dil öğretimi, tümevarım/tümdengelim yaklaşımı, öğretme testi-öğretme yaklaşımı, uygulama ve üretim metodolojisi benzer biçimde bilinebilir metodolojilere dönüştüğünü söyledi. Lucia, tüm bunların iletişimsel yaklaşım paradigması içinde öğretildiğini kaydetti.
Rosa Lucia, tüm öğretmenler belirli bir tarzda öğretmek için eğitildiğini sadece yoldam yada metodolojilerin her insana uymadığına işaret ederek “Bundan dolayı öğretmenler tarzlarını öğrencilerin gereksinimlerine uygun olarak seçerler ve kişiselleştirirler” dedi.
Oxford School of English’te bazen 250 öğrenciye kadar ulaştıklarını belirten Lucia, son dönemde ise 43 ülkeden 176 öğrencileri bulunduğunu deklare etti.
“Hepimiz İngilizce öğrenebilir mi, öğrenmeyi etkileyen faktörler nedir?” sorusuna karşılık Rosa Lucia, “Sanırım bazı kişiler dil öğrenimi mevzusunda diğerlerine bakılırsa daha iyi. Bu, daha iyi bir kulağa yada daha iyi emek verme becerilerine haiz olmalarından kaynaklanabilir. Her insanın değişik öğrenme yolları ve öğrenme için değişik motivasyonları vardır. Kendinden motive öğrenciler çoğu zaman daha iyi öğrenir” diye konuştu.
Yaşın, yabancı dil öğreniminde dezavantaj olup olmadığı sorusunu da yanıtlayan Lucia, tek dezavantajının, bir dil öğrenmeye başladığınızda, o dil ana dili olan bir kişinin akıcılık seviyesine ulaşılamaması bulunduğunu söylemiş oldu.
“YENİ BİR DİL ÖĞRENMEYE BAŞLAMAK İÇİN ASLA GEÇ DEĞİLDİR”
“Fakat yeni bir dil öğrenmeye adım atmak için asla geç değildir” diyen Lucia, sıkı çalışan, pes etmeyen ve kendini buna uyarlayanların İngilizce öğrenmek dahil her şeyi başarabileceğini altını çizdi. Lucia, okulun bugüne kadarki en yaşlı öğrencisinin 75 yaşlarında bulunduğunu da ekledi.
Oxford School of English Eğitim Direktörü Rosa Lucia, hayatına dair endişeler taşıyan, İngilizce sesler için “kulakları” olmayan, kelimenin tam anlamıyla ana dillerini İngilizce’ye çevirmeye güvenen ve başkalarınca İngilizce öğrenmeye zorlananların öğrenme becerilerinin etkilendiğini kaydetti.
Oxford School of English’te İngilizce öğrenmek isteyenlerin okulun internet sayfasını inceleyerek öğrencilerin deneyimlerini paylaştıkları videoları izleyebileceğini ve diledikleri sorular için kendileriyle yazışma kurabileceklerini belirten Rosa Lucia, başlangıç seviyesinden itibaren oldukca ileri düzeylere kadar en uygun kursun verilebileceğini, ek olarak başka uzmanlık dil kursları da bulunduğunu söylemiş oldu.
Okuldaki öğretmenlerin öğretmek haricinde da rolleri bulunduğunu, öğrencilerin gereksinimlerine bakılırsa, gelecek kariyerleri için tavsiyelerde bulunduklarını özetleyen Lucia, “Daima öğrencilerimizi soruları ve kaygıları mevzusunda gelip bizlerle konuşmaları için cesaretlendiriyoruz. Bundan dolayı okuldaki tüm kapılar açıktır ve okulumuz da açık plandır. Öğrenciler her gerek okul saatlerinde gerekse okul dışındaki saatlerde gerekseme duymaları halinde konuşabilecekleri bir kişiyi bulabilirler” dedi
Oxford School of English’in Oxford ve İngiltere’deki oldukca azca sayıda kalan bağımsız dil okulundan biri bulunduğunu kaydeden Rosa Lucia, okula adım atanların kendilerini sıcak, misafirperver bir ev ortamında bulmalarını sağlamak için hakkaten oldukca çalıştıklarını altını çizdi. Mükemmel mensupları bulunduğunu ve öğretim ekibinin çoğunun da 10 senenin üstünde süreden beri burada vazife yaptıklarını, bazılarının Oxford ve Harvard üniversitelerinden doktoraları bulunduğunu özetleyen Lucia, çalışmak ve öğrenmek için muhteşem bir yer bulunduğunu, gelecek yıllarda daha çok ülkeden daha çok öğrenciyi ağırlamayı dört gözle beklediklerini sözlerine ekledi.
KÜTÜPHANELER İNSAN DOLU
Oxford, mühim üniversiteleri yanında büyük kütüphaneleriyle de eğitim ve kültür şehri bulunduğunu ispatlıyor. Kent genelindeki tüm kütüphaneler online sistemle birbirine bağlı ve mesela şehrin göbeğindeki bir avmsinde yer edinen kütüphane, okuyan ve araştıran insanlarla dolu. Bir kütüphaneden aldığınız kitabı, başka bir kütüphaneye iade edebiliyorsunuz.
MÜZELER ÜCRETSİZ… ASHMOLEAN’DA ZENGİN KIBRIS KOLEKSİYONU
Oxford’daki müzeler parasız. Bunlardan biri de geniş Kıbrıs bölümünü hayretle, onlarca kere gezdiğim Ashmolean Müzesi. Oxford Üniversitesi’ne ilişik olan ve dünyadaki ilk üniversite müzesi unvanını taşıyan bu arkeoloji müzesinde dünyanın her yerinden eserler var.
1683’te inşa edilen Ashmolean’da, 7 bin civarında Kıbrıs’a özgü yaratı koleksiyonu sergileniyor ve bunun Kıbrıs dışındaki en büyük koleksiyon olduğu belirtiliyor. İngiliz kazıbilimci Sir John Linton Myres’in yapmış olduğu kazılardan çıkardığı bu eserler dünya kültür mirasından örnekleri yer almış olduğu bu mühim müzede ziyaretçilere sunuluyor.
Görülmesi ihtiyaç duyulan zamanı ve gezinsel mekanların çoğunun adım atma mesafesinde olduğu şehirde Oxford Üniversitesi’ne ilişik onlarca yer var. Turlara katılmak yanında kendi başınıza şehri keşfetmek de asla oldukça kolay. Carfax Tower, Bridge of Sigh, The Radcliffe Camera, Oxford Castle and Prison, zamanı kapalı çarşı The Covered Market, içinde Kıbrıs’tan da bir yaratı barındıran gene Oxford Üniversitesi’ne ilişik 1884’te kurulan insanbilim ve dünya arkeolojisi müzesi Pitt Rivers Museum, History of Science Museum, Christ Church, Bodlean Libraries, Organic Garden, şu sıralar restorasyonu devam eden Story Museum, Woodstock, Bicester ve doğal olarak ki Blenheim Palace görülmesi ihtiyaç duyulan yerlerin başlangıcında geliyor.
Noel öncesi ışıklandırmaları ve süslemeleriyle daha da güzelleştirilen zamanı Blenheim Palace, meşhur İngiliz devlet adamı Sir Winston Churcill’in de doğduğu yer. Sarayda halen Marlborough 12. Dük ve Düşes yaşıyor. Binlerce dönümlük alan üstünde kurulan sarayın etrafı da tabiat harikası.
HARRY POTER İÇİN OXFORD’A GELENLER
Harry Potter filmlerinin birçoğunda Oxford’daki mekanlarda çekilmiş görüntüler var. Oxford’da Harry Potter turizmi yapılıyor demek mümkün. Harry Potter filmlerinin mekanları kadar hediyelik eşyalar da iyi bir pazar payına haiz. Sınıftaki iki Japon arkadaşımın Oxford’u tercih etme sebepleri sorulduğunda “Harry Potter için” demeleri durumu yeterince açıklıyor sanırım.
Londra’ya 90 kilometre civarında uzak olan Oxford’dan başkente tren yada otobüsle ulaşım oldukça sık ve işleri gereği her gün bu mesafeyi kat edenler oldukca.
İNGİLİZLER KIBRIS HAKKINDA BİLGİLİ… İLK YORUMLARI İSE “SICAK VE GÜNEŞLİ ADA”
İngilizler Kıbrıs hakkında oldukça bilgili. Kıbrıslı olduğumu öğrenen birçoğu kuzeyden mi güneyden mi olduğumu sordu yada kendisinin, ailesinden yada arkadaşlarından birinin daha ilkin Kıbrıs’ta bulunduğunu söylemiş oldu. Konuşmalarda ortak nokta ise “sıcak ve güneşli ada” yorumu oldu.
İNGİLİZ MEDYASI
İngiltere’de kağıda basılı gazeteler tiraj kaybediyor olsa da oldukca sayıda mecmua de yayımlanıyor. “Metro” adlı gazete ise toplu ulaşım araçlarında her gün parasız dağıtılıyor. Oxford’da piyasaya sürülen “Oxford Mail” adlı bir gazete de var.
Radyo dinleme oranı yüksek. Mesela küçüklere yardım amaçlı bigün süresince karaoke meydana getiren meşhur DJ, üstün dereceli oranda para toplayabildi.
Basın özgürlüğü açısından güzel örneklere imza attıklarını gözlemlediğim kamu kuruluşu BBC ve ITV televizyonları seçim öncesinde parti liderlerinin katılmış olduğu açıkoturumlarla fazlaca reyting yapmış oldu. Bilhassa Başbakan Boris Johnson ve İşçi Partisi lideri Jeremy Corbyn’in konuk olduğu programlar dikkat çekti. Ülkenin geleceğini şekillendirecek bu seçimde temel münakaşa mevzusu ulusal sıhhat servisi (NHS) ve iktisat oldu. İngilizler, kafi sıhhat çalışanı olmamasından ve bu alanda eğitim görenlerin yurt dışına göç etmesinden dolayı kaygılı.
İngiliz medyasının daha oldukca Tutucu Parti’den yana tavır koyduğu gözlemlenirken, kamu kuruluşu BBC, bu seçimde İşçi Partisi taraftarlarınca taraflı gösterim yapmakla suçlandı. BBC ise eleştirilere “tarafsızlığın en mühim gösterim ilkesi olduğu ve sonuna kadar korunduğu” yanıtını verdi.
OXFORD’A DAİR DİĞER NOTLAR…
Oxford’a dair öteki bazı notlarım ise şu şekilde:
İngiltere’deki birçok şehirde olduğu benzer biçimde Oxford’da da çeşme suları içilebilir. Hatta restoranlarda isterseniz parasız olan bu suları isteyebilirsiniz. Sokaklar temiz ve çoğu zaman yere birşey düşüren, durup onu alıp çöpe atıyor.
Şehirde yüksek bina azca, yüksek olanlar da sırıtmıyor. Muntazam ve örneksiz bir mimari var.
Otobüslerde engelliler ve bebek arabalı anne babalar kolaylıkla gezi edebiliyor. Onlar için hususi rampalar, koltuklar ve bölgeler var.
Marketlerde kimsesizler için yiyecek yardım kutusu var. İnsan gücüne ihtiyacı azaltan mekanikleşme marketlerde yaygın. Alışverişinizin peşinden self servis ödemenizi yapmış olup kimseciklerle muhatap olmadan çıkıp gidebilirsiniz.
Ekim ve kasım aylarında geceleri renklendiren havai fişek gösterileri yapılıyor ve bu büyük bir organizasyon ve coşkuyla gerçekleştiriliyor.
İlkokul evlatları anne yada babalarıyla beraber bisikletle, scooterle yada yürüyerek okullarına gidiyor. Yollar yayalar için oldukça güvenli.
Marketlerde, dükkanlarda 25 yaşın altındakilere bıçak satılmıyor.
Kamuya açık tuvaletlerde “Burayı adam yada hanım personel temizleyebilir” uyarısı yer ediniyor.
Kasım ayındaki Memorial Day’de savaşlarda ölenler için ülkenin her yerinde törenler düzenleniyor ve o günlerde hepimiz “poppy” denilen kırmızı rozet takıyor.
İki kişinin alerjiden ölmesinden sonrasında yiyecek içecek satılan her yerde, alerji mevzusunda duyarlılık ve uyarlar var.
Çayı kesinlikle sütlü içen İngilizlerin mutfak kültürü zayıf olarak nitelense de sunday roast, shepherd’s pie ve fish and chips vazgeçilmezleri ve bence hepsi de oldukça güzel yemekler. Bir de “full English breakfast” menüleri var ki bu pastırma, sosis, yumurta, siyah puding, soslu minik kuru fasulye, domates, mantar, ekmek ve kahve yada çayı içeriyor.
İngilizce yanında Birleşik Krallık’ta konuşulan 4 mahalli dil daha var: Galler’de Galce; İskoçya, İrlanda ve Cornwall’da Keltik kökenli 3 dil olmak suretiyle ülkede toplam 5 dil konuşuluyor.
BBC 2’nin Dragon’s Den (Ejderha İni) programındaki ejderhalardan biri Kıbrıslı Türk Mağusalı Türker Süleyman. Dil kursunda kullandığımız kitaba bile mevzu olan bu programda, yeni iş fikirleriyle gelen yarışmacılar, her biri meşhur ve varlıklı iş insanı olan 5 ejderhadan yatırımları için para koparmaya çalışıyor.
Noel öncesi kent daha bir güzel hal alıyor. İngiltere’de en beğendiğim şeylerden biri de aklınızın alamayacağı kadar oldukca mevzuya hususi kartlar olması. Sanal dünya kart gönderimini azaltsa da halen Noel kutlamalarını kartla yapanlar da azca değil. Bugünlerde her yerden Noel şarkıları işitiliyor.
İngiltere’de yaşamını kaybedenler derhal toprağa verilemiyor. İşlemlerin uzun vakit almasından kaynaklandığı söylenen cenaze bir haftadan ilkin yapılmıyor. Mezarlıklarda yer sıkıntısının baş gösterdiği ülkede eski mezarların üstüne gömülenler kadar yakılmayı tercih edenler de artıyor.
Haber ve fotoğraf: Özgül Gürkut Mutluyakal