DOLAR
34,5424
EURO
36,0063
ALTIN
3.006,41
BIST
9.549,89
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Çok Bulutlu
10°C
İstanbul
10°C
Çok Bulutlu
Pazartesi Az Bulutlu
11°C
Salı Parçalı Bulutlu
11°C
Çarşamba Az Bulutlu
13°C
Perşembe Az Bulutlu
15°C

Sicilimin Sıkıntılar Bölümünü Doldurdum Sayın Bakan, Okuyun!

14.08.2023 13:44
6
A+
A-
Sicilimin Sıkıntılar Bölümünü Doldurdum Sayın Bakan, Okuyun!

 

İsmail ÖZUÇAR
Akdoğan Düşünce Ve Sanat Atölyesi Üyesi
smile_ozucar@hotmail.com

 

Öğretmen olanlar ne olursa olsun bilecekler. Her yıl bakanlık okula öğretmenlerin doldurması için bir sicil belgesi gönderir. Ve öğretmenler de bu sicil belgesine kendileriyle ilgili detayları doldururlar. Kaç senelik öğretmen olduğunuzu, hangi okullarda vazife yaptığınızı, geçen eğitim senesinde hangi kurslara katıldığınızı, hangi toplumsal faaliyelerle uğraştığınızı merak ederler ve kendinizi ne kadar geliştirdiğinizi anlamaya çalışırlar. Her öğretmen kendince -kimse bu belgelerle ilgili bir dönüt almıyor olsa dahi- bu sicil belgelerini doldurur ve sorulan sorulara yanıt vermeye çalışır. Öğretmenlerin genel olarak cevaplamakta en oldukca zorlandıkları sual ise şu:

“Eğitimde yaşadığınız sıkıntılar nedir? Ve sizce bu sıkıntılar nereden meydana gelmektedir?”

Öğretmenler bu soruya ulaştığında genel anlamda birbirlerine bakar ve aslıda bu bakış “hangisinden başlasak” anlamını taşır. Sicil belgesinin bu kısmı üç ya da dört satırdır. Yazının başlangıcında da belirtmiştim. Bu belgeleri bizlere eğitim bakanlığı gönderiyor. İnsanın aklına şu sual geliyor: “Bu iyi mi bir özgüvendir ki bunca dert ve sıkıntıya sebep olan bir bakanlık, bu şekilde bir sicil belgesinde, sıkıntılar kısmına yalnız üç ya da dört satır ayırabiliyor?”

İşte ben bu yazıda, “eğitimdeki sıkıntılar” bölümünde tamamlanmamış bırakılan satırları doldurmaya çalışacağım.

Eğitim sistemimizdeki başlıca sorun eğitim politikamızın içinde bulunduğumuz coğrafyanın kendi iç dinamikleriyle belirlenmemesidir. Her yıl dünya sıralamalarında oldukca gerilerde hatta yerlerde olan TC eğitim sistemi ile paralel götürülmeye çalışılan eğitim sistemimiz TC eğitim sistemi şeklinde her geçen gün kıymetini kaybetmektedir.

Mesela, TC Hükümetinde eğer milliyetçi ve şöven bir iktidar var ise eğitim buna nazaran düzenlenmekte; marşlar, bayraklar, nutuklar, baş komutan putları, büstleri, andlar, ulusal bayramlar eğitimin içine sokulmaktadır.

Ayni şekilde eğer hükümette islamcı, gerici bir iktidar var ise bu kez eğitime cihat, Tanrı, cami, namaz, Kuran, adamın hanıma üstünlüğü, tanrı bilim vb öğeler yerleştirilmektedir.

Bizim eğitim sistemimizin “sıralama başı” problemi budur. Oysa ki bizim kendi eğitim politikamızı belirleyebilecek, bu mevzuda oldukca kıymetli araştırmalar yapabilecek ve coğrafyamıza, kültür ve geleneklerimize uygun ayni zamanda uygar ve ilerici bir eğitim sistemi yaratabilecek eğitimcilerimiz mevcuttur. Hani kimi zaman “eğitime politika karıştırmayın” diyenler oluyor ya, eğitimi aslına bakarsan politika, “TC ile ortaklık” uğruna mahvediyor.

Sicilimizi doldurmaya devam edelim…

Öteki bir mesele ise eğitim bakanlığının, kendisine bağlı okullara göstermelik dokunuşlar haricinde ilgi göstermemesidir. Her yıl eğitim öğretim yılı adım atar ve tamamlanması ihtiyaç duyulan bir eğitim programı vardır. Bu programın tamamlanabilmesi için ise okulların göstermelik defter kalemden ötesine ihtiyacı vardır. Mesela, matematik ve fen alanındaki etkinlikler ya da dersler için zeka geliştirici materyallere, labaratuarlara, düz ifade dışındaki görsel malzemelere gereksinim vardır. Sanat etkinlikleri için toplumsal aktivite merkezleri -spor salonu, drama odası, boş zamanda takılabilecek alanlar vb- elzemdir. Türkçe edebiyat yada yabancı dil etkinlikleri için yazarlarla buluşulabilecek bir fırsat gerekmektedir. Spor aktiviteleri için saha, antrenman için araç-gereç oldukca önemlidir. Tüm etkinlik ve derslerle ilgili, seyahat ve gözlem aktivitelerini rahatça yapabilmek içinse kim bilir her okula, o okula hususi bir taşımacılık hizmeti gerekmektedir.

Doğrusu kısacası devletin okuluna, eğitim almak için giden bir çocuğun bu toplumdaki yerini, görevini, kabiliyet ve becerilerini, ilgi alanlarını bulmak şeklinde bir misyonu olmalı eğitim bakanlığının. Şu anda vazife icra eden vicdanlı öğretmenlerin bireysel çabaları haricinde bizim bu şekilde bir eğitim politikamız yok. Peki niçin yok? Sözde bütçe, para sıkıntısı var. Peki ya her yıl hususi okullara bağışlama edilen onlarca para? Niçin devlet okullarına yatırım yapmak yerine sermayenin hususi okullarına yatırım yapılıyor? Demek ki para var fakat niyet yok. Maksat ana paraya göz kırpmak…

Şunu da eklemek gerekiyor ki birçok gereksinim bir halde karşılanıyor. Ne şekilde mi? Okulun müdürü dilenci şeklinde esnaftan para dileniyor, veli elini cebine atıyor, bölgede eğer askeri bölük var ise ordan bir miktar bütçe çıkıyor, bölgenin belediyesi yardım yapıyor, sponsor bulunmaya çalışılıyor. Sonrasında da eğitim bakanlığı çıkıp “bu yıl eğitime sorunsuz başladık” diye pişkince bir izahat yapıyor.

Doğrusu en büyük mesele da problemi görmezden gelmekle doğuyor.  

Sicilimizi doldurmaya devam…

Geçen yıl birçok münakaşaya, eyleme, kavgaya, isyana; özetlemek gerekirse kaosa yol açan saatler meselesi. Daha tedbir alınabilecekken, geçen yıl yaşanmış olan sorunların acısı hala sıcakken ülkenin başbakanı kalkıp “geçen yıl her neyse gene o olacak, saatler geri alınmayacak” diyor ve buna bir gerekçe de sunmuyor. Çocuklar gene karanlıkta okula gidecek, kim bilir gene birilerinin başına bir kaza gelecek ve gene eylemler, grevler… Gene eğitim yılından harcanan zamanlar… Fakat yönetenler için mesele yok… TC ile uyum sağlanmış olacak…

Sicili doldurmaya devam…

Öğretmen yetiştiren ve devletin tek üniversitesi olan, kamusal, parasız ve planlı eğitimin hem günümüz hem de tarihsel sembolü olan Mustafa Kemal Atatürk öğretmen Akademisi’nin senelerdir kapatılmaya çalışılması. Bunu listenin iki numarasında bahsetiğimiz “ana paraya göz kırpma” başlığının altına da koyabiliriz. Bu sebeple aslen onlar Akademi’yi açık açık satmayacaklar. İşi kılıfına uydurdular ve sanki bu bir gereklilikmiş şeklinde tek devlet ünversitesini LAÜ Lefkoşa Kampüsü yapmak için kolları sıvadılar. Bu Akademi’nin yokoluşu ve nitelikli öğretmenin de sonu anlamına gelir. Bunun sebebi de hususi üniversitelerin kaç talebe alıp mezun ettiğiyle kimsenin ilgilenmemesi ve bunun sınırlandıramamasıdır.  Bu coğrafyada hususi okul için talebe, ayaklı, konuşabilen ve düşünebilen para anlamına gelir. Bu yüzden de geleni alır, mezun eder ve yeni işsizler ordusu yaratacağı gerçeği onu asla ilgilendirmez.

Ne demek devlet parasız, hiçbir karşılık almadan eğitim verecek! Hem de neoliberalizmin halkların hakkı olan olan sıhhat, ulaşım, eğitim şeklinde gereklilikleri rahatça gasp edebildiği bu günlerde! Kamusal her türlü kurumu satmayı misyon haline getirmiş bir hükümetten de daha iyisi beklenemezdi… Aldığımız oksijeni de ücretlendirene kadar durmayacaklar!

Bunlar normal olarak ki en büyük problemler… Fakat sicil dolar mı asla?

Taşımacılığın ücretli olması, okul öncesinde destek abla ekibi açılmaması, minik mahalli okulların kapatılıp binaları ana paraya peşkeş çekildikten sonrasında evlatların merkez okullara aktarılması, evlatlarının ailelerinin sigortasız güvencesiz işlerde emek vermesi, sendikalarının olmayışından kaynaklı emek harcama saatlerinin insani koşulları aşması ve çocuklarıyla verimli süre geçirememeleri, iki yılı dolduran öğretmenlerin ve müdürlerin müfettişler tarafınca yeterince değerlendirilememesi; buna bağlı olarak da öğretmen ve müdürün kendini geliştirmeye emek vermemesi ve sistem denen çarklıda öğretmenin kırık bir diş haline gelmesi…

Hizmet içi eğitimlerin mecburi olmaması, öğretmen nakillerinin zamanında yapılmaması, bazı okulların oradan buradan bulmuş olduğu yardımlarla yaz tatilinde okulun tadilatını yetiştirememesi, bazı okullardaki yetersiz öğretmen ve hademe ekibi, kolej sınavları, dersanelerde sürünen öğrenciler, üniversite mezunu olmak adına ödenen astronomik okul harçları, öğrencilerin ilgi ve becerilerine nazaran sınıflandırılmaması ve becerileri olmayan şeyleri yapmaları için zorlanmaları, eğitim programına velilerin yalnız yılda bir kere katılmaları…

Okulda yıl içinde meydana getirilen ulusal törenlerin, anmaların kutlamaların kendi coğrafyamızın zamanı ile ilgili olmamasına karşın bunların yapılması, yapıldığında ise militar bir zihniyetle, evlatların eğlenceden uzak etkinliklerin bir parçası olması…

Sicilin sıkıntılar kısmı üç dört satır olmasa da sığmıyor bakın sayın bakan…

Peki bu zihniyetten iyi mi kurtuluruz? Çözüme iyi mi ulaşırız?

Elbet ki oturarak değil… Örgütlenerek, çoğalarak, sorgulayarak, talep ederek… Aternatif yaratabilene dek büyüyerek… Sendikalarda, derneklerde, sokaklarda… Tüm bu sıkıntıları yalnız bir öğretmen, bir veli, bir talebe olarak tek başınıza dile getirir ve yakınırsanız asla çözüme ulaşamazsınız. Fakat bin öğretmen, bin veli, bin talebe olursak kendi eğitim sistemimizi de öreriz ilmek ilmek, saatlerimizin kontrolünü de ele alırız, parasız eğitimi de kazanırız… Yeter ki hepsi için örgütlenelim!

 

 

 

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.