KTÖS Genel Sekreteri Burak Maviş, Ulusal Eğitim Bakanlığı’nın 2023-2024 eğitim yılı okul kitaplarını gizli saklı bir halde güncellediğini belirterek, “Bunun adı kitapların güncellenmesi değil, direkt kültürel bir müdahaledir” dedi.
Maviş yazılı açıklamasında, Ulusal Eğitim Bakanı Nazım Çavuşoğlu ve bürokratlarını eleştirerek, şu şekilde devam etti:
“Her dönem için eğitim programları ve kitap içeriklerinin, değişen ve gelişen dünyaya uyumlaşması için düzenlenmesi bir gerekliliktir. Sadece, bu değişimler akademisyenler önderliğinde eğitim bilimcilerden oluşan, saydam ve demokratik bir süreçle oluşturulmuş komitelerin ortaya çıkaracağı emek harcamalar olmalıdır.
Görünen odur ki, bu meydana getirilen güncellemede, akademisyenler davet yapmalarına karşın istekleri dikkate alınmamış, kitaplar el altından gizlice kurulan komitelerde eğitim bilimi ve pedagojiden uzak, fikirlerin önemsenmediği, tepeden dayatmalarla hazırlanmıştır.”
Maviş, kitapları ilk bakışta inceledikleri süre göze çarpan ciddi pedagojik problemler gördüklerini ifade ederek, “Sendikamız, çeşitliliği savunmakta ve senelerdir eğitim programları ve kitapların din, dil, ırk, etnik köken, kültürel farklılıklar ve cinsel yönelim ayrımı yapmadan kapsayıcı bir halde düzenlenmesini talep etmektedir. Fakat güncellenmiş olduğu iddia edilen kitapların içine baktığımızda bu öğelerden yalnızca kabul edilen dini kapsadığını, onun da yüzlerce din içinden bir tek tek birine hususi yapıldığını gördüğümüz süre, niyetin ne olduğu anlaşılmaktadır” ifadelerini kullandı.
“Güncelleme” diye kamuoyuna yansıtılan değişikliklerin, insan hakları ilkeleriyle bağdaşan yada eğitim programlarında çeşitlilik yaratan değişimler olmadığını korumak için çaba sarfeden Maviş, “tam tersi, bu temelleri çarpıtarak, belirli bir kültürü ve görüşü dayatma yaklaşımı” bulunduğunu söylemiş oldu.
Okullarda 40’ı aşkın ülkeden öğrencinin bulunduğunu belirten Maviş, şu şekilde devam etti:
“Hepsinin ailelerinin ayrı etnik, kültürel ve dini değerleri vardır. Kitapların içine bu mevzu ile ilgili hiçbir değişim eklenmemiştir ve tamamen görmezden gelinmiştir.
Verilen tepkiyi tek bir görsele bağlamak isteyenler bilmelidir ki, problem ne kadının giysisi ne de inanç özgürlüğüdür. Bu topraklarda ve bu toplumda inanç özgürlüğü problemi hiçbir süre olmamıştır. Kıbrıslı Türkler evrensel değerleri önde tutan bir kültürel yapıya haizdir ve dinini seküler bir halde yaşamayı tercih etmektedir. Bu ve benzeri kültürel dayatmalarla da ilk kez karşı karşıya kalmamıştır. Tarihte yaşanmış olan öteki kültürel müdahaleler şeklinde bu da başarısız olacaktır. Ek olarak, toplumuzda değişik aile yapılarından birçok aile mevcutken (tek ebeveynlerin olduğu aileler, boşanmış aileler, evlat edinilmiş çocuklar vb.) kitaplarda bulunan birçok örnek iki, üç çocuğa haiz, nene, amca, halanın beraber yaşamış olduğu geniş aile modeli üstüne kurulmuş ve bu ailelerin özellikleri yüceltilerek aktarılmıştır. Kitapta bulunan değişik kültürlere haiz aile örnekleri de gene buna paralel olarak bir tek Filistin ve Hindistan üstünden verilmiştir. Bilhassa Hindistan örneğinde verilen gerici ve bayanı aşağılayıcı aile modeli kesinlikle kitaplardan kaldırılmalıdır.”
Maviş, hazırlanan ders kitaplarının yalnızca insan hakları ve toplumsal cinsiyet eşitliği bağlamında değil, pedagojik anlamda da sıkıntılı bulunduğunu savunarak, şu şekilde devam etti:
“TEPGEP kapsamında 2013 senesinde ders kitapları yapılandırmacı bir yaklaşımla tekrardan düzenlenmiştir. Akademisyenlere danışılmadan kitaplarda eksiltme yada ekleme yapmak tüm programı negatif etkileyecektir. Ek olarak kitapların yazarı olan akademisyen ve eğitimcilere haber dahi vermeden kitapları güncellemek etik bir davranış olmadığı şeklinde hukuka da aykırıdır. Bunun hesabı da hukuk yolu ile sorulmalıdır.
Tüm bunlara baktığımızda yapılmaya çalışılan açık ve nettir. Eğitim Bakanlığı yazda pedagojik açıdan kafi olmayan kişilere camilerde eğitim onayı vererek, kitapların içine dini semboller yerleştirerek, kendi öğretmenine, akademisyenine güvenmeyerek ve hatta hakaret ederek nereden yönerge aldığını açıkça göstermektedir. Toplumun kültürüne, dokusuna, inanç özgürlüğüne, demokratik yapısına müdahale edilmesine çanak tutmaktadırlar.”
Burak Maviş, öğretmenin, “kimin ne yiyip ne içtiğine, ne giydiğine, din ve vicdan özgürlüğüne, siyasal görüşüne, kimliğine, etnik kökenine, cinsiyetine bakmaksızın tüm öğrencilerine eşit davrandığını” vurgulayarak, şunları kaydetti:
“Öğretmen, Mustafa Kemal Atatürk ilke ve devrimlerine bağlı, laik ve demokratik bir yaşamın mühim bir parçasıdır.
Öğretmen, her türlü eşitliği savunur, herhangi bir cinsiyeti yüceltmez, normalleştirmez, öğrencilerini baskı, kaygı ve kaygı altında değil, kendi hakları bulunduğunu bilerek yetiştirir.
Öğretmen, son beş yılda imzalanan teslimiyet protokollerinde eğitimin hedef bulunduğunun ve eğitim sistemine müdahalenin farkındadır.
Öğretmen, bilimi ve bilimsel düşünceyi günlük yaşamının merkezine koyar.”
‘Eğitim’ kitaplarına yargı yolu