DOLAR
32,2229
EURO
34,7731
ALTIN
2.456,99
BIST
10.331,04
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Hafif Yağmurlu
16°C
İstanbul
16°C
Hafif Yağmurlu
Cumartesi Az Bulutlu
21°C
Pazar Az Bulutlu
17°C
Pazartesi Az Bulutlu
19°C
Salı Açık
21°C

Eşitsizlik Pandemisi

Eşitsizlik Pandemisi
19.10.2023 21:19
4
A+
A-

 

Münür Teralı

[email protected]

 

İçinde yaşadığımız dünya düzeni, özgürlük vadederek geldi. Fazlaca geçmeden anlaşıldı ki bu özgürlük bir tek paranın ve onun sahiplerinin özgürlüğüymüş bir tek. Adaletsizlik, eşitsizlik, zulüm, işkence, cenk, açlık, tutsaklık, ekolojik kıyım, çevre kirliliği, salgın, soykırım, nefret… Bu düzenin, dünyamıza ve insanlığa verdikleri ve artan bir şiddetle vermeye devam edeceği bunlardır işte. Tanıştırayım; bir iktisat sistemi ideolojisi olarak, kapitalizm, bir devlet ideolojisi olarak elkoyuculuk ve bunların felsefik izdüşümü liberalizm.

Bu yazının geriye kalanında bu terimlerden uzaklaşıp odak noktamızı oldukça daraltacağız. Mevzu başlığımız “eşitsizlik”, ilgileneceğimiz alan “eğitim” olacak. Kıbrıs’ın kuzeyinde pandemi sürecinin, eğitimdeki fırsat eşitsizliğini iyi mi arttırdığını inceleyeceğiz.

Eğitimde fırsat eşitsizliği uzun süreden beri mevcud sadece görece yeni yeni kritik edilmeye başlanan bir kavramdır. Özetlemek gerekirse hatırlatacak olursak, eğitimde fırsat eşitsizliği; öğrencilerin ekonomik, kültürel, cinsiyet, ırk, dil benzer biçimde farklılıklarından dolayı, yaşıtlarına kıyasla eğitim hizmetlerine aynı oranda ulaşamamasıdır.

Adamızın kuzeyinde, pandemi öncesi dönemde, eğitimde fırsat eşitsizliğinin devlet eliyle korunduğu ve yine yine üretildiği açık bir gerçek. Bu eşitsizliği fark etmenin en kolay yolu eğitim politikalarının doğurduğu sonuçlara bakmaktır. Günümüzdeki devlet okullarının birçoğu halen İngiliz İdaresi yada Kıbrıs Cumhuriyeti’nden kalma binaları kullanıyor. Oysa insan şaşırıyor. İnşaatı ve betonu bu kadar seven bir devlet anlayışı niçin yeni okullar inşa etmiyor diye? 1974’ten bu yana adamızın kuzeyinde 18 yeni okul yapılırken, 75 tane yeni cami yapılmıştır. Yalnız bu durum bile kamu kaynaklarının eğitim yerine nerelere harcandığını göstermektedir. Nüfusun giderek arttığı bir coğrafyadayız. Dolayısıyla talebe sayımız da giderek artmakta. Sadece eğitim bakanlığı yeni okullar inşa etmektense sınıfları kalabalıklaştırmayı tercih ediyor. Bu kalabalık sınıflarda evlatların nitelikli bir eğitim alıp alamayacağını umursamıyor. Eskiden okullarımızda yer edinen laboratuvarlar, fen odaları, müzik odaları, fotoğraf odaları birer birer kapatılıp sınıfa dönüştürülüyor. Okullara ayrılan bütçeler her geçen yıl daraltılıyor. Okul idareleri en basitinden wc kağıdı ihtiyacını karşılamak için bile velilerden yardım istiyor.

Eğitim programları bilimsel olarak değil, ideolojik olarak güncelleniyor. Devlet okulları ve onların öğrencileri, devlet eliyle daha niteliksiz bir eğitime zorunlu bırakılıyorlar. Okul giysileri, İngilizce kitapları, otobüsler… Hepsi ücretli. Güya 15 yaşına kadar mecburi ve parasız eğitim hakkı var.

Hepsi bu da değil. Çocuklar ve velileri hususi derslere ve dershanelere mahkum ediliyor. Bilimsel olmayan, elemeci, bilgiyi ve kavramayı değil, sual çözme becerisini ölçen sınavlar yüzünden çocuklar bunlara muhtaç kalıyor. Parası olan çocuklar eğitimi satın oluyor.  

 

***

Muhteşem zamanlarda satmaca daima maaşlı çalışanlara kesilir. Ekonomik kriz olsa bundan en fazla maaşlılar etkilenir. Zenginlerin ise servetleri artar. Zelzele, yangın, sel benzer biçimde afetlerde de durum değişmez. Daima parası olmayan insanoğlu oldukça daha büyük bedeller öder.

Eşitsizliğin olağanlığı, muhteşem zamanlarda su yüzüne çıkmakla kalmaz, katlanarak artar.

Kovid-19 pandemisiyle yüzleştiğimiz bugünlerde, eğitimdeki fırsat eşitsizliğinde durum tam da böyledir. Eşitsizlik, virüsten süratli yayıldı. Eğitim almak için tek şansı devlet okulları olan çocuklar eğitimden yoksun kaldı.

Ilkin hususi okulların bu süreci iyi mi yönettiğinden, sonrasında eğitim bakanlığının bu süreci iyi mi yönetemediğinden bahsedelim.

Okulların kapatılmış olduğu ilk tarih olan 10 Mart 2020 itibarıyla, birçok hususi okulun, hali hazırda online eğitim platformları vardı. Olmayanlar da oldukça kısa bir süre içinde, paranın satın alabileceği en iyi uzaktan eğitim platformlarını satın alıp kurdular. İlk ve orta dereceli hususi okulların birçoğu, ortalama bir ay içinde verimli bir halde çalışan platformlara haiz oldular ve uzaktan eğitime geçtiler.

Peki ya devlet okulları için eğitim bakanlığı ne yapmış oldu? Mart ayı süresince bir etkinlik olmadı. Sonraki aylarda Moodle Sistemi yaratılmaya çalışıldı. Bu sistem 2015 yılına kadar dünya genelinde kullanılan sadece bu tarihten sonrasında verimsizliği yüzünden kullanımı azalan bir sistemdir. Kaldı ki bu sistem tercih edilirken işin mutfağında olan öğretmenlerden bir görüş alınmadı. Dolayısı ile sayısız dezavantajı olduğu fark edilmedi. Mesela 6-11 yaş arası ilköğretim evlatları için uygun bir sistem değildir. Fazlaca karmaşıktır ve etkin kullanılabilmesi için ciddi bir teknoloji okur-yazarı olunmalıdır. Evlatların bu şekilde bir sistemi tek başlarına kullanımı ihtimaller içinde değildir. Ek olarak velilerin teknoloji okur-yazarlık düzeyi için bile fazla karmaşıktır. Bakanlık Mart ayından Haziran ayına kadar olan sürede bir tek bu sisteme ders ifade videoları ve etkinlikler yüklemiş ve öğretmenlere yönelik “mecburi olmayan” hizmet içi eğitimler vermiştir. Bir çocuğun bir ekrana bakıp, o ekranda anlatılan bir şeyi öğrenmesi için ekrandaki kişinin onun öğretmeni olması gerekir. Yoksa çocuk o videoyu, her gün izlediği sayısız videodan değişik olarak görmez.

Eğitim Bakanlığı, haziran ayına kadar olan süreyi bu şekilde geçirdi. Buna rağmen hususi okullardaki çocuklar, öğretmenleri ile canlı dersler yaparak bu süreyi geçirdi.

Bakanlığın yaz tatilini değerlendirip ihtimaller içinde bir kapanmaya hazırlanarak bu süreyi kullandığını düşünürseniz yanılırsınız. Bundan dolayı bakanlığın yaz tatili süresince tek yapmış olduğu şey öğretmenlere “mecburi olmayan” hizmet içi eğitim kursları düzenlemek oldu. Eylül geldi, okullar gene açılamadı. Hususi okullardaki çocuklar tam donanımlı bir uzaktan eğitim sistemiyle derslerine başlarken, devlet okullarındaki çocuklar için her şey belirsizdi. Haziran ayında, yok denecek kadar azca bir durumda bırakılan uzaktan eğitim sistemi, Eylül ayında gene aynı yerdeydi. Sadece bakanlık yetkilileri “Uzaktan eğitim başladı, tüm hazırlıklarımız tamam.” demekten geri kalmadılar. Hazır olan bir tek okulunu özleyen öğrenciler ve öğrencilerini özleyen öğretmenlerdi.

Ekim ayında bir çok devlet okulu için okullar yarı zamanlı olarak açılabildi. Hususi okullar ise tam zamanlı olarak açıldı. Eşitsizlik pandemisi giderek arttı. Okullar Ocak ayına kadar bu şekilde açık kaldı. Ocak ayında gene kapanmış oldu. Eğitim bakanlığının okulların açık kalmış olduğu sürede, önceki hatalarından ders alarak, bu kez uzaktan eğitim için lüzumlu hazırlıkları yaptığını düşündüyseniz, gene yanıldınız.

Hususi okullardaki çocuklar 18 Ocak’tan itibaren, verimli bir halde çalışan uzaktan eğitim sistemiyle eğitimlerine başladı. Bu tarihten sadece yedi gün sonrasında, ülke genelinde hiçbir standardı olmayan, her okulun ve öğretmenin kendi yöntemleriyle sürdürmeye çalmış olduğu uzaktan eğitim, kamu okulları için de başlayabildi.  

Asla acelesi olmayan eğitim bakanlığı, Ocak 2021 zamanı itibari ile halen daha Eğitim Bilişim Ağı (EBA) sistemini kurmaya çalışıyor. Bu sistem de Türkiye’den ithal edildiğinden, ülkemizdeki eğitim sistemiyle uyumlu değil. Noksan olan birçok içinde ne olduğu var. Bakanlık halen daha tamamlanmamış içerikleri tamamlamadı.

Eğitim bakanlığı 1 yıla yakın süredir, Moodle ve EBA Sistemlerini kuramadı. Çalışır hale getiremedi. Ülke genelinde bir standart oluşturamadı. Hepsini geçtim. Bu iki sistemi de kullanmak mecburi değil, aslına bakarsan mümkün de değil. Ben bir ilköğretim öğretmeniyim. Bu iki sistemi de (ki EBA aslına bakarsan daha hazır değil) kullanmıyorum. Kendi geliştirdiğim, yöntemlerle öğrencilerime uzaktan ulaşmaya çalışıyorum. Birçok devlet ilkokulu ve öğretmen de aynı şeyi yapıyor. Karışan yok, “Naparsınız?” diye soran yok.

Eğitim bakanlığı, öğrencileri, öğretmenlerin kabiliyet ve vicdanlarına bıraktı.

Eşitsizlik pandemisi her geçen gün büyüyor ve yayılıyor. Bu pandemi hep vardı. Kovid-19’un yarattığı pandemiyle daha da arttı bir tek. Bir öğretmen olarak bu eşitsizliği sindiremiyorum. Benim sorumluluğumda olan çocuklar için elimden geleni yapıyorum. Ötekiler için de, onlar adına ses vermekten başka ne gelir ki elden?

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.